Ankara'da doğdum, büyüdüm, okudum, çalıştım... Severim Ankara'yı. Başka yer bilmediğimden sanmayın. Çok şehir gezdim, Türkiye hariç üç ayrı memlekette yaşadım ama dönüp dolaşıp Ankara'ya geldim. Yalnız fark ettim ki Ankara hakkında pek okumamışım. Ankara Kitap Fuarı'ndan aldığım beş kitaptan dördünü bir şekilde Ankaralı kitaplardan seçerek bu açığı kapatmaya çalıştım. İşte onların bazılarından notlar...
Kurthan Fişek bir Ankara fanatiği! Burası Ankara da onun Hürriyet Ankara ekine yazdığı köşe yazılarının bir derlemesi. Yazılarda her şey var; Ankara'nın tarihi, hayvanları, ninnileri, üniversiteleri, mahalleri, insanları... en çok da siyaseti. Ankara söz konusu olunca siyasetten, siyasetçilerden bahsetmemek olmuyor galiba. Hele kendisi de bir siyaset profesörü olan, siyasi aktivizmi nedeniyle çok badireler atlatmış bir üstat için böyle bir şey düşünülemez. Ama siyaset dedim diye hemen yüzünüzü asmayın. Kurthan Hoca'nın dilinden ve anılarından Ankara siyaseti basbayağı eğlenceli, ilgi çekici. İnanmazsanız şunu okuyun:
"Gazeteye haber geldi. 'Ecevitlerin efsanevi kedileri kayıp...' Herkes kötüyü düşünür. Herkes seferber oldu. Birileri mi kaçırdı, birileri mi zehirledi? Ara da bulasın! Ecevit familyasının kedileri nihayet bulundu. Kapı komşusu Alpaslan Türkeş'in bahçesine iltica etmişlermiş meğerse... Orada daha iyi besleniyorlarmış... Kedilerden, kurtlardan al haberi... Genel seçimlerdeki oy kaymalarının, sapmalarının haberini al kedilerden!"
Ben özellikle ODTÜ ve Mülkiye hakkındakiler ile "bir anım" veya "hayal ürünü" diyerek kaleme aldığı hiciv dolu yazıları pek beğendim. Bu beğenim sadece Kurthan Hoca'nın kişisel özellikleri ve kitabın konusundan kaynaklanmıyor. Kitapta, yoğun bir mizah ve kinaye, en kasvetli konularda bile insanı neşelendiren bir hava var. Bakın:
"'Burası Ankara'nın Hayvanları' diye iki bölümlük yazı yazmıştım. Ankara'da en çok bulunan hayvanın inek olduğunu, sonra sırayla katır, eşek gibi mahlûkatın geldiğini anlatıyordum.Yalnız ODTÜ'lüler için şu söyledikleri hem doğru hem üzücü: "Kimimiz profesör oldu. Kimimiz devlet büyüğü... Kimimiz mevta..."
Yakın siyasi büroklatik çevremden sürekli aradılar: "Benden ne zaman bahsedeceksin? Haberim oldun, birkaç bin tane alıp seçmenlerime dağıtayım..."
Kendilerine zor anlattım. "Bu politik yazı değildir. Ankara'nın sahici hayvanlarından söz ediyorum. Sonradan olmalarından değil...""
"Harbiye-Mülkiye ikilemi ilginçtir. Olağandışı rejimler oldu mu, Fakülte Profesörler Kurulu'nun yarısı bakan olur, yarısı hapse girer.
Demokrasiye dönüldü mü, yarısı eksi görevine, hocalığa döner, mapus yatanlar "üst bürokrat" olur. İlişkinin esası hoşgörüdür, işbölümüdür."
Burası Ankara, çok görmüş geçirmiş, hayat dolu, şakacı ve azcık sivri dilli, babacan bir büyük amcayla sohbet etmek gibi. Hem bilge hem sıcak.
Başka Kent Ankara - Feridun Büyükyıldız
Burası Ankara, Ankara üzerine keyifli bir sohbet. Ankara'yı öğreneceğiniz, resimlerle referanslarla ilginç bilgilere dalacağınız kültür ve tarih turu ise Feridun Büyükyıldız'ın Başka Kent Ankara'sı.
Büyükyıldız Ankara âşığı, meşhur Milli Kütüphane'nin kütüphanecilerinden. Anlaşılan bu iki unsur (Ankara sevgisi ve kitap ile arşivlerle tanışıklık) birleşince ortaya bu harika kitap çıkmış.
Kitap, antik çağdan başlayıp 1960'lara uzanan bir dönemde, Ankara'nın tarihi, kültürü, toplumu ve yaşayışı hakkında ilginç bilgiler sunan yaklaşık üçer sayfalık yazılardan oluşuyor. Yazıları destekleyen bol fotoğraf ve gazete kupürü var. Anlatım bazen aynı anlama gelen cümlelerin tekrarlanması nedeniyle zedelense de akıcı ve açık. Sayfalar su gibi akıp geçiyor. Bu kısacık hazineyi okuyup bitirdiğinizde tadı damağınızda kalıyor. Dileyen kitabın sonundaki kaynakçadan istifadeyle okumalarına devam edebilir. Gerçekten kitabın kaynakçası kendi başına bir değer.
Ankara'ya "memur şehri, gri, sıkıcı" diyenler de okumalı. Zira bu kitap "gri ve yavan Ankara" kalıbının, yeni devletle bütünleşecek tarafsız ve geçmişsiz bir kent yaratma amacının bir dayatması olduğu yönündeki fikrimi kuvvetlendirdi.
Ama hepsinden öte, 1940'larda belediye otobüsüne arkadan binilip önden inildiğini, Ankara'dan nasıl yüzme şampiyonlarının çıktığını, İsrail'deki Ankara gününü, Gençler Birliği'nin nasıl kurulduğunu, son Anadolu parsının akibetini, üzerine Ankara Cinayeti isimli bir roman da yazılmış olan esrarengiz cinayeti, Çankaya Köşkü'nün ilk sahiplerini, Ankara'nın İncil'deki yerini, ve başka bir sürü enteresan konuyu bulacak, eğlenerek bilgi dağarcığınızı genişleteceksiniz. Ağzınıza bir parmak bal çalarak bu kitap hakkındaki sözümü bitireyim:
Eğlenecek ve şaşıracaksınız dedim ama belki biraz da benim gibi sahip çıkılmayan kültür ve tarih mirasını okudukça üzüleceksiniz.
Başka Kent Ankara - Feridun Büyükyıldız
Burası Ankara, Ankara üzerine keyifli bir sohbet. Ankara'yı öğreneceğiniz, resimlerle referanslarla ilginç bilgilere dalacağınız kültür ve tarih turu ise Feridun Büyükyıldız'ın Başka Kent Ankara'sı.
Büyükyıldız Ankara âşığı, meşhur Milli Kütüphane'nin kütüphanecilerinden. Anlaşılan bu iki unsur (Ankara sevgisi ve kitap ile arşivlerle tanışıklık) birleşince ortaya bu harika kitap çıkmış.
Kitap, antik çağdan başlayıp 1960'lara uzanan bir dönemde, Ankara'nın tarihi, kültürü, toplumu ve yaşayışı hakkında ilginç bilgiler sunan yaklaşık üçer sayfalık yazılardan oluşuyor. Yazıları destekleyen bol fotoğraf ve gazete kupürü var. Anlatım bazen aynı anlama gelen cümlelerin tekrarlanması nedeniyle zedelense de akıcı ve açık. Sayfalar su gibi akıp geçiyor. Bu kısacık hazineyi okuyup bitirdiğinizde tadı damağınızda kalıyor. Dileyen kitabın sonundaki kaynakçadan istifadeyle okumalarına devam edebilir. Gerçekten kitabın kaynakçası kendi başına bir değer.
Ankara'ya "memur şehri, gri, sıkıcı" diyenler de okumalı. Zira bu kitap "gri ve yavan Ankara" kalıbının, yeni devletle bütünleşecek tarafsız ve geçmişsiz bir kent yaratma amacının bir dayatması olduğu yönündeki fikrimi kuvvetlendirdi.
Ama hepsinden öte, 1940'larda belediye otobüsüne arkadan binilip önden inildiğini, Ankara'dan nasıl yüzme şampiyonlarının çıktığını, İsrail'deki Ankara gününü, Gençler Birliği'nin nasıl kurulduğunu, son Anadolu parsının akibetini, üzerine Ankara Cinayeti isimli bir roman da yazılmış olan esrarengiz cinayeti, Çankaya Köşkü'nün ilk sahiplerini, Ankara'nın İncil'deki yerini, ve başka bir sürü enteresan konuyu bulacak, eğlenerek bilgi dağarcığınızı genişleteceksiniz. Ağzınıza bir parmak bal çalarak bu kitap hakkındaki sözümü bitireyim:
"Garson Süreyya, 1942 yılına gelindiğinde Kızılay'da ünlü Süreyya Gazinosu'nu açmıştır. 1963 yılına kadar hizmet vermeye devam eden Süreyya Gazinosu, Sezen Aksu'yu solist olarak ağırlamış, ünlü sanatçının "Minik Serçe" isminin kadınlar matinesinde Ankaralı hanımefendiler tarafından verilmesine vesile olmuştur."
Kadın Öykülerinde Ankara - Efnan Dervişoğlu (Hazırlayan)
Bu kitabı hiç aklımda yokken aldım. İki şey beni bu kitaba çekti. Bir, seçkiye katılan yazarlar; Adalet Ağaoğlu, İnci Aral, Fürûzan, Nazlı Eray, Sevgi Soysal... ve Ankaralı diğer kadın yazarlar. İki, Ankara ve kadın gibi iki ilgilendiğim unsurun yan yana gelmesi.
Öykülerin hemen hepsinde başkahraman kadın, yazarlar zaten kadın. Konularda ise dikkatimi çeken edebiyatın en popüler konularından "aşk" mevzusunun çok az işlenmiş olması. İstanbul aşkın Ankara sevginin/arkadaşlığın şehridir derler. Sanki bunu ispat edercesine yirmi iki öyküden sadece ikisinde aşk konu edilirken diğer öykülerde insan ilişkileri, siyasi olaylar, şehir hayatı, bireysel meseleler işleniyor. Bunlar arasında bir denge olsa da Ankara deyince siyaset ve özellikle darbe dönemlerindeki baskı ve işkence ön planda. Yalnız nasıl aşk teması aşırı kullanılmaktan yıprandıysa Ankara için de siyaset ve işkence konularının aynı durumda olduğunu düşünüyorum.
Kitabı hazırlayan Dervişoğlu'nun önsözüne göre 13 öykü bu seçkiye özel yazılmış, 9 öykü ise yukarıda isimlerini saydığım meşhur yazarların evvelen yayımlanmış öykülerinden seçilmiş. Bu dokuz öykü neden yazarlarını bu denli isim yaptığını kanıtlar gibi kitabın genelinden ayrışıyor. Aral ve Firuzan'ın hikâyeleri beklentimi pek karşılamasa da Suzan Samancı'nın Radyodaki Ankara'sı tüm kitap içindeki favorim oldu. Ağaoğlu'nun Üç Dakikası'nı ve Eray'ın Karanfil Gece Kursu'nu da çok beğendim. Soysal'ın Zulmet Sevinci adlı öyküsü birkaç paragrafla nasıl bir karakter (Polis Zafer) yaratılır dersi. Kitaba özel yazılan öyküler ise daha sıradan. Özellikle İç Deniz, Ankaralı Olmak, Lapa Lapa Kar Yağıyor gibi bazı öyküler biraz zorlama ve yavan. Bu ikinci gruptan favorim ise Sevgi Özel'in Bizim Kasaba adlı öyküsü.
Bence sipariş üzerine yazılan öykülerden 5-6 tanesi kitap dışı bırakılmış olsaydı çıta yükselebilir; çok daha tat veren, daha kısa ve daha çarpıcı bir kitap yayımlanabilirdi. Kitabın kapağını da beğenmediğimi söylemek zorundayım. Bu da kitaptaki bazı öyküler gibi yavan ve sıradan. Yine de okuduğuma memnunum. Böyle temalı seçkilerin benim gibi belirli konularda okumak isteyen okuyucular ve o konudaki edebi birikimi görmek isteyenler için önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu yazıyı yazarken Ayvalık yazısındaki gibi şehir fotoğrafları koysam mı diye düşündüm. Tam bu sırada buradaki yazıyı gördüm, kitaplarda bahsi geçen çoğu mekânı içeren fotoğraflarını pek beğendim.
"Bir de Ankaralı bir roman söyle bari de tam olsun" diyorsanız yukarıdaki kitaptan hemen önce okuduğum İnci Aral'ın Şarkını Söylediğin Zaman'ını önerebilirim. Sonra Yüzleri Arayan Adam, Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra, Ankara Mon Amour... O kadar çok ki 06 Plakalı Romanları yakında üç bölüm halinde yazacağım. Az sabır :)
Not: Hala Ankara'da geçen romanları yazamadım ama bunu yazdım: DumAnkara: Hayat Bir Yangındı
Bu kitabı hiç aklımda yokken aldım. İki şey beni bu kitaba çekti. Bir, seçkiye katılan yazarlar; Adalet Ağaoğlu, İnci Aral, Fürûzan, Nazlı Eray, Sevgi Soysal... ve Ankaralı diğer kadın yazarlar. İki, Ankara ve kadın gibi iki ilgilendiğim unsurun yan yana gelmesi.
Öykülerin hemen hepsinde başkahraman kadın, yazarlar zaten kadın. Konularda ise dikkatimi çeken edebiyatın en popüler konularından "aşk" mevzusunun çok az işlenmiş olması. İstanbul aşkın Ankara sevginin/arkadaşlığın şehridir derler. Sanki bunu ispat edercesine yirmi iki öyküden sadece ikisinde aşk konu edilirken diğer öykülerde insan ilişkileri, siyasi olaylar, şehir hayatı, bireysel meseleler işleniyor. Bunlar arasında bir denge olsa da Ankara deyince siyaset ve özellikle darbe dönemlerindeki baskı ve işkence ön planda. Yalnız nasıl aşk teması aşırı kullanılmaktan yıprandıysa Ankara için de siyaset ve işkence konularının aynı durumda olduğunu düşünüyorum.
Kitabı hazırlayan Dervişoğlu'nun önsözüne göre 13 öykü bu seçkiye özel yazılmış, 9 öykü ise yukarıda isimlerini saydığım meşhur yazarların evvelen yayımlanmış öykülerinden seçilmiş. Bu dokuz öykü neden yazarlarını bu denli isim yaptığını kanıtlar gibi kitabın genelinden ayrışıyor. Aral ve Firuzan'ın hikâyeleri beklentimi pek karşılamasa da Suzan Samancı'nın Radyodaki Ankara'sı tüm kitap içindeki favorim oldu. Ağaoğlu'nun Üç Dakikası'nı ve Eray'ın Karanfil Gece Kursu'nu da çok beğendim. Soysal'ın Zulmet Sevinci adlı öyküsü birkaç paragrafla nasıl bir karakter (Polis Zafer) yaratılır dersi. Kitaba özel yazılan öyküler ise daha sıradan. Özellikle İç Deniz, Ankaralı Olmak, Lapa Lapa Kar Yağıyor gibi bazı öyküler biraz zorlama ve yavan. Bu ikinci gruptan favorim ise Sevgi Özel'in Bizim Kasaba adlı öyküsü.
Bence sipariş üzerine yazılan öykülerden 5-6 tanesi kitap dışı bırakılmış olsaydı çıta yükselebilir; çok daha tat veren, daha kısa ve daha çarpıcı bir kitap yayımlanabilirdi. Kitabın kapağını da beğenmediğimi söylemek zorundayım. Bu da kitaptaki bazı öyküler gibi yavan ve sıradan. Yine de okuduğuma memnunum. Böyle temalı seçkilerin benim gibi belirli konularda okumak isteyen okuyucular ve o konudaki edebi birikimi görmek isteyenler için önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu yazıyı yazarken Ayvalık yazısındaki gibi şehir fotoğrafları koysam mı diye düşündüm. Tam bu sırada buradaki yazıyı gördüm, kitaplarda bahsi geçen çoğu mekânı içeren fotoğraflarını pek beğendim.
"Bir de Ankaralı bir roman söyle bari de tam olsun" diyorsanız yukarıdaki kitaptan hemen önce okuduğum İnci Aral'ın Şarkını Söylediğin Zaman'ını önerebilirim. Sonra Yüzleri Arayan Adam, Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra, Ankara Mon Amour... O kadar çok ki 06 Plakalı Romanları yakında üç bölüm halinde yazacağım. Az sabır :)
Not: Hala Ankara'da geçen romanları yazamadım ama bunu yazdım: DumAnkara: Hayat Bir Yangındı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder