10 Şubat 2012 Cuma

Hayatın Kurgusu: 1- Otobiyografiler

En büyük kurgu ustası hayatın kendisi. Öyle karakterler, maceralar, rastlantılar, düşünceler ve sürprizlerle dolu ki tüm yazarlar için en büyük esin kaynağı. Hatta bazen hayat onu yaşayanı yazar bile yapıyor. Hayatın cilvelerini birinci ağızdan bazen itiraflar, bazen hesaplaşmalar, bazense sadece içten düşünce ve duygularla süslenmiş şekilde dinliyoruz. İşte size bir devlet başkanının, bir Hollywood yıldızının ve bir eroinmanın hayatları...

Hayatım - Bill Clinton

Bu 1200 sayfalık kitap raflardaki yerini aldığında Bush’un başkanlığının ilk yıllarıydı, Clinton dönemi tüm güncelliğiyle tartışılmaya devam ediyordu. Tartışılan konulardan biri de başkanlığının son ödeminde ona zor zamanlar geçirten bir ilişkisiydi. Türkiye’de de maalesef bu önemli eserin sadece bu skandal ve Türkiye’ye ilişkin bölümleri (Bosna, Kardak, Türkiye ziyareti) konuşuldu. Hatta birçok programda “1000 sayfa da okunmaz ki hacı, özet geçiyoruz biz yeter işte” diyenler oldu.

Oysa kitap, doğmadan babasını kaybetmiş, çocukluğunu fakir mahallelerde, her tür insanın arasında geçirmiş William Jefferson Blythe III'ün, sosyal ilişkilerdeki başarısı, zekâsı ve Hillary’nin hırslı desteğiyle adım adım "dünya başkanlığı"na yükselmesini ve Başkan Bill Clinton'ın bu görevde başardıklarını ve başaramadıklarını anlatıyor. Clinton, bir taraftan Soğuk Savaşı’nın ardından göreve gelen ilk ABD Başkanı olarak tam bir belirsizlik ortamındaki ABD’ye ve dünyaya yeni bir uluslararası politika rotası çiziyor, ABD ekonomisine gelmiş geçmiş en parlak günlerini yaşatıyor, oylarını artırarak üst üste 2 dönem başkan seçiliyor bir taraftan da dedesinin zenci mahallesindeki dükkanında eşitliği ve hoşgörüyü öğreniyor, üvey babasının soyadını alıyor, saksafon çalıp hukuk fakültesinde hocalık yapıyor, başkan seçilince iki yarım-kardeşinin olduğunu öğreniyor, annesinin ölümünün ardından alışkanlıkla her pazar ona telefon etmek için mutfağa gidiyor ve  yeni duruma alışması aylar sürüyor...


Clinton'ın çocukluk ve gençlik dönemlerini anlattığı ilk sayfalar su gibi geçerken, siyasi hayatının yoğunluk kazanmaya başladığı noktadan itibaren metin genel okuyucu için zaman zaman durağan olabiliyor. Bir eski başkanın politikalarını açıklamak ve bazen de savunmak için Amerikan/dünya siyasetinin derinliklerine inmesinin ve daha da önemlisi ABD siyasetine ve karakterlerine uzak olmamızın bunda payı var. Ancak ben, bu kitabın, bir siyasetçinin geçmişinin politikalarına nasıl yansıdığını, çok kritik bir dönemde uzun yıllar dünyanın en güçlü ülkesini yöneten adamın hangi kararları nasıl aldığını, krizlerin perde arkasını, siyasi hesapları, ABD dış politikası ve iç siyasetini anlamak için önemli olduğunu düşünüyorum. Tarih, siyaset ve dış politika meraklılarına özellikle tavsiye ediyorum. Kitaptaki bol sayıdaki fotoğrafın saatlerce incelenebilecek kadar güzel olduğunu da söylemeliyim. Hala kararsızsanız Clinton'ın başkanlıktan ayrılırken çektiği ve işsizlikten Hillary'ye yemek hazırladığı, çamaşır yıkayıp kriz odasında amiral battı oynadığı şu acıklı videosunu izleyin ve öyle son kararınızı verin. (Bu adamın hastasıyım!)

Eroin - Christiane F.

Bu kitap iki Alman gazetecinin Berlindeki gençlerin durumunu gözler önüne sermek için başlattıkları bir çalışma sırasında, Christiane ile bir röportaj yapma niyetliyle başlayan görüşmelerinin 2 aylık bir çalışmaya dönmesinin ürünü. Kitap Christiane hakkında uyuşturucu edindiği gerekçesiyle hazırlanmış olan bir savcılık iddianamesiyle ve suçlu bulunduğu kararla başlıyor, sonra Christiane bu iki sayfada ruhsuzca özetlenen durumun iç yüzünü anlatmaya koyuluyor. Basit ergenlik bunalımlarıyla başlayan ve arkadaş çevresiyle ivmelenen arayışlar o kadar hızlı biçimde öyle tehlikeli ve korkunç boyutlara varıyor ki insan ne olduğunu şaşırıyor.

Kitaptaki fotoğraflar gayet sade olsa da etkiyi iyice artırıyor. Kitap boyunca anlatım birinci tekil kişi ama bölüm bölüm kahramanın annesinin ve ilçe yetkililerinin (emniyet müdürü, rahip, dayanışma merkezi psikologu) görüşlerine de yer verilmiş. Bu bir otobiyografi/anı kitabı için ilginç bir özellik, okuyucu için farklı bir deneyim.

Ben orta okuldayken bu kitabı okumak istediğimde annem izin vermemişti. O zaman annemden kaçak ilk ve tek hareketimi yaptım ve onun işten dönüşüyle benim okuldan dönüşüm arasındaki 45 dakikalık zamanda düzenli olarak bu kitabı okuyup bitirdim. Ben annemden gizli kitap okurken Christiane aynı yaşlarda annesinden gizli odasına içinde uyuşturucu hazırlayacağı tatlı kaşığını götürüyordu. Çok sarsıcıydı. Onun hayatından o kadar uzaktım ki dehşeti tam olarak anlayamamıştım. Öte yandan bu anlayış kıtlığı başka durumlarda kitabın bir macera veya isyan/bohem gibi anlaşılmasına ve saçma fikirlere yol açabilir. Bunu şimdi görüyor; annem haklıymış diyor ve 16 yaşından küçüklerin okumasını önermiyorum.

Son sözüm ise Türk arabeskliğine! Zaten her manada 'damardan' olan bu kitabı daha da kanırtarak kuru kafalı bir kapakla basmak ve adını "Eroin" koymak da neyin nesi? Kıt Almancamla anladığım kadarıyla kitabın orjinal adı (Wir Kinder vom Bahnhof Zoo), 'Biz Hayvanat Bahçesi İstasyonu Çocukları' anlamına geliyor. Orjinal kapakta ise karanlık, yüzleri görünmeyen gizli veya hoş olmayan bir şey yaptıkları hissini uyandıran bir adam ve bir genç kız var. Yani sadece C.F.'nin değil o istasyon ve o semt nezdinde tüm gençliğin durumunu ve sadece eroin değil, her türlü bağımlılığı, gençlerin arasındaki gaddarlığı, ailevi sorunları ve bir bağımlının psikolojisini anlatan bu kitabı "Abi kızın olayı eroin, eroin de çok korkunç bir şey; kuru kafa, iğne, falan" kafasıyla kısıtlamak bir hata, kitabın özüne aykırılık.

Terkedenler - Mia Farrow

Kupür: Allen ve eşi Soon-Yi (Farrow'un üvey kızı)
Cannes Film Festivali'nin açılışında.
Mia Farrow'u benim gibi sinemaya özel bir merak duymayanlar bilmeyebilir. Bu kitaba kadar ben de bilmiyordum. Hollywood'da şöhretli ve kalabalık bir ailenin içine doğmasıyla başlayan macerası okumaya değer çünkü Hollywood'daki kariyeri kadar Frank Sinatra ile yaptığı evlilik, Salvador Dali ile olan dostluğu ve birçok efsaneyle olan ilişkisi okuyucuyu sürekli şaşırtıyor. Bu efsanelerden biri de Woody Allen. Farrow, Allen ile 12 yıllık bir birliktelik sürdürüyor ve çiftin 1'i biyolojik 3 çocuğu oluyor. Bu ilişki Allen'a karşı çocuk istismarı suçlamaları ve Allen'ın Farrow'un üvey kızı Soon-Yi ile birlikte olması üzerine gürültülü şekilde bitiyor. Kitap bir noktada Allen'ın gücü karşısında sesini yeterince duyuramamış, güveni sarsılmış ve incinmiş bir kadının, kimi evlatlık kimi öz 14 çocuk sahibi bir annenin, en mahrem anlarını kameralarla yaşamış bir ünlünün kendini anlatma çabasına dönüşüyor.

Fotoğraf kısmı zayıf ama Woody Allen'a karşı verdiği vesayet savaşının sonucunu belgeleyen mahkeme kararı kitabın sonunda verilmiş. Hukuki bir metinden çok bir köşe yazısına benzediğinden mahkeme kararını okumak ilginç.

Mia Farrow'un kariyerinin en önemli filmlerinden,
 Polanski filmi "Rosemary's Baby"


Not 1: Bu kitaptan sonra Woody Allen denince aklınıza yönetmenden çok bir tacizci gelebilir.
Not 2: Farrow ve Allen'ın oğlu Ronan Farrow, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın gençlik konularındaki danışmanı olarak çalışıyormuş. Bu da böyle bir bağlantı olsun :)

Bkz: Hayatın Kurgusu: 2- Biyografiler
       Hayatın Kurgusu: 3- Günceler





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder