Heineken Experience
Burası adından da anlaşılacağı gibi Heineken birasının eski fabrikası. Amsterdam'da şehir merkezinde sayılabilecek binada eğlenceli zaman geçiriyor ve tam bir "Heineken Experince (deneyim)" yaşıyorsunuz.
Binada çeşitli interaktif odalar var ama ilk olarak Heineken'in tarihini anlatan bir video gösterisi var. Daha sonra kurucularının eşyalarının, ödüllerinin, üretimin ve dağıtımın ilk fotoğraflarının sergilendiği odaları geziyorsunuz. Bu turdan sonra içerideki görevliler sizi grup olarak karanlık bir odaya alıyorlar ve eğlence burada başlıyor. Hareketli, sesli, kokulu küçük bir sinema salonundasınız ve aslında bir bira şişesisiniz (yada olmak üzeresiniz). Ayakta durduğunuz bu gösteride arpanın bira olma macerasından başlayarak şişelenmeye giden bir süreç var ve bu süreçte tıngır mıngır sallana sallana, kimi yerde hafif ıslanarak, kimi yerde hafif bir rüzgar eşliğinde çok keyifli bir zaman geçiriyorsunuz.
Dünya çapında bir marka yaratan Alfred Henry Heineken
Bu sinevizyon gösterisinden sonra başka bir görevli bira yapımında kullanılan maddeleri tanıtıyor ve isterseniz mayalanmadan önce arpanın şekerli tadına bakabiliyorsunuz. Daha sonra Heineken tadımı yapılıyor ve eski mayalama kazanları ve ahır bölümü geziliyor (fabrikanın içinde gerçekten de ahır ve atlar var. İlk kurulduğu yıllarda dağıtım at arabalarıyla yapıldığı için atlar Heineken için büyük önem taşıyor).
Bira yapımında kullanılan ürünlerin tanıtımı
Bu bölümden sonra reklam filmlerinin gösterildiği, interaktif oyun alanlarının olduğu birçok oda da var fabrikada. En sonda da girişte bileğinize taktıkları bilekliklerle iki bira içme hakkına sahip oluyorsunuz. Tabi erken saatlerde gezerseniz burayı bizim gibi sabah sabah üç bardak biranın etkisiyle çakırkeyif olabilirsiniz benden söylemesi.
Mayalama kazanları (Hepsinin içinde video gösterimi yapılıyor)
Heineken şişelerinden yapılmış ekran
Heineken Experience kesinlikle verdiğiniz paraya acımayacağınız bir eğlence sunuyor gelenlere. Bir bira fabrikası ancak bu kadar eğlenceli olabilirdi (Belçikadaki bira müzesi çok kötü mesela). Burada ekstra ücret karşılığında bira şişesine isminizi yazdırabilir, dolumunu kendiniz yapabilirsiniz. Fabrika mağazası da çok eğlenceli. Bu arada çıkışta hediyenizi almayı unutmayın. Biz kanal turuna yetişeceğiz diye unuttuk...
Bu arada giriş 18 Euro ama Iamsterdam Card sahibiyseniz %25 indiriminiz oluyor.
Amsterdam Kanal TuruKanaldan evlerin görünüşü
Tekne Ev
Bir iki arkadaşım mutlaka kanal turu yapın demişti ama Kanal turu pek cazip gelmedi bana açıkçası. Bir saate yakın bir sürede yapılan bu turda kulaklıklardan istediğiniz dili seçiyorsunuz ve geçtiğiniz bölgede önemli bir yapı yada yaşanan bir olay varsa kulaklıktan dinliyorsunuz. I Amsterdam Card sahibiyseniz ücretsiz olarak bu tura katılabiliyorsunuz ama kartınız yoksa fiyatı 16 Euro. Ben karta dahil olmasa katılmazdım açıkçası bu tura. Kanalda geçen bir saati farklı bir müzeyi gezerek yada şehri yürüye yürüye keşfederek geçirirdim. Kanal turunda bence en ilginç nokta tekne evleri yakından görmek oldu...
I Amsterdam YazısıMini etekli Japonlar her yere atladı valla o eteklerle (ben neredeyim)
Miffy
Amsterdam'a giden herkesin önünde fotoğraf çektirdiği meşhur yazı Rijksmuseum'un da olduğu museumplein bölgesinde. O kadar kalabalık oluyor ki kendinize bir yer bulabilirseniz yanınızda tanımadığınız bir sürü insanla fotoğrafınız olabilir. Bu konuda özellikle Japon turistler aşmış durumda sincap gibi bir harften diğerine sekiyorlar. Ünlü çizgi karakter "Miffy'nin heykelcikleri de burada bu meydanda sergileniyor...
Madame Tussauds AmsterdamLady Gaga (gerçekten çok kısa boyluydu)
Van Gogh ve bendeniz
Madame Tussauds'u görmeyi aslında Berlin'de çok istemiştim Star Wars sergisinden dolayı Amsterdam'a kısmet oldu. İlk müze Londra'da açılmış daha sonra dünyanın önemli şehirlerinde başta olmak üzere neredeyse tüm dünyaya yayılmış. Daha önce görenler için pek bir önemi olmasa da ilk defa gidecekler için eğlenceli zaman geçirtebilir burası. Amsterdam'dakinde Hollanda kraliyet ailesinin yanısıra Hollanda'nın ünlü isimleri de yer alıyor. Burada en sinir bozucu şey bütün ünlülerin çok uzun boylu olması. Birebir yapıldıklarını varsayarsak siniri bozuluyor insanın. Ben bu kadar kısa mıyım? kesin bu işte yanlışlık var diye. Fotoğraflara baktığımızda keşke yavaş yavaş tadını çıkara çıkara gezseydik dediğimiz yerlerden biri de burası oldu bizim için.
Madame Tussauds'un girişi 22.50 Euro Amsterdam Dungeon kısmına da girmek isterseniz fiyat artıyor. IAmsterdam Card burada geçmiyor.
Red Light District (Kırmızı Fener Mahallesi)İşte çoğunluğun merak ettiği benim içinde zurnanın zırt dediği yere geldik sonunda. Zurna kısmına geçmeden önce biraz bu bölgeyi anlatayım sizlere.
Red Light bölgesi Dam meydanının hemen arka taraflarında bulunan Amsterdam'ın dünyaca ünlü eğlence bölgesi. Geçmişi 14.yy'a dayanan ve denizcilerin talepleri üzerine kurulan bölgede çok sayıda randevu evi, sex shop, özel gösteriler sunan mekanlar ve müzeler bulunuyor. Bunların dışında Coffe Shop denen ve marihuana satış ve içiminin yasal olduğu yerlerde mevcut.
Red Light Secrets - Seks İşçileri Müzesi
Bu bölgede binaların cephelerinde büyük camlar var ve hayat kadınları bu camlarda müşteri bekliyor. Kimisi iç çamaşırları kimisi de bikinilerle. Sokağın, binaların ve özellikle de kadınların fotoğraflarını çekmek tamamen yasak. Özellikle kadınların fotoğraflarının çekilmesinin pek hoş olmayan şeylere yol açtığı söyleniyor. Fotoğrafı çekilebilen tek bina Red Light Secrets (Seks işçileri müzesi) adında (girişi 10 EU) müze olarak hizmet veren ve buradaki yaşamın rehberler aracılığı ile anlatıldığı bina. Bu müzede ziyaretçi sanal camın arkasına oturarak sokaktan geçen insanların olumsuz bakışlarının neler hissettirdiğine şahit oluyor, küçücük odalarda yaşamlarını bu şekilde kazanmalarının zorluğunu görüyor. Müzenin kurucusu da eski bir çalışan ve buranın kurulma amacının insanların gerçekte neler olduğunu bilmesi ve çalışanlara saygılı davranılması gerektiğini göstermeyi amaç edindiğini belirtiyor.
İnternetten kullanılmıştır
Turist yoğunluğunun en fazla olduğu bölgelerden biri olan Red Light'da ilk başta enteresan gelse de bu tip şeyler bir süre sonra çok üzülmeye başlıyor insan. Vitrinlerin önündeki insanların davranışları, ortaya çıkan görüntüler çok feci. Herşey serbest olmasına rağmen (uyuşturucu, fuhuş vs..) kimsenin birbirini rahatsız etmediği, herhangi bir sokaktan farkı evler ve kadınlar olan bu bölgede yoğun bir polis koruması olduğu da söyleniyor biz fark etmesek de...
Zurnanın zırt dediği yer ise Coffee Shop oldu benim için. Ne demişler merak kediyi öldürür...
Buraya gelmişken hadi bir de burada yasal, bizde illegal şeylerden deneyelim dedik. Adını duyduğumuz bir iki yere baktık ama içerisi dumandan göz gözü görmeyince ve başka insanlarla aynı masaya, koltuğa oturmak zorunda kalınca o ortamlarda kalktık ve inat ettiğimiz için ille içeceğiz diye Red Light kanal yanında bir yere gittik. Hayatımda ilk kez deneyeceğim için cafedeki adama anlattım hafif birşey olsun diye. Adamda bana rahatlatıcı mı yoksa aktive edici birşeyler mi istersin dedi. Bende rahatlatıcı olsun dedim. (Bu arada yeni kanun çıkmış artık her önünüze gelen Coffee Shopda satılmıyor bunlar. Kendiniz yanınızda getirirseniz içebiliyorsunuz ama. Ayrıca Coffe Shoplarda içki satılmıyor ve sigara içilmesi yasak). Bir iki nefes içince ilk önce ağzımda feci acı bir tat arkadan kolları hissetmeyiş ve gerisi bum! Nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama hayatımın en korkunç saatlerini geçirdim ve bu etki ertesi güne kadar da devam etti neredeyse. Biliyorum merak edeceksiniz, denemek isteyeceksiniz benim gibi ama kesinlikle DENEMEYİN. Ben zaten panik bir tip olduğum için paniğimi daha da arttırdı ve otele gidene kadar kafamdan binlerce şey geçti. Hava da gece onbirde ancak karardığı için zaman kavramımda tamamen gitti ve çok kötü hissettim kendimi. Allahtan yanımda eşim vardı yoksa o kafayla oteli bulamazdım ben. Şu anda o hisler aklıma geldikçe hala iyi hissetmiyorum kendimi. Dediğim gibi bana şimdi milyarlar verseler bir nefes dahi içmem ama biliyorum merak edenleriniz de olacak. Bu yüzden yanınızda mutlaka çok güvendiğiniz ve size sahip çıkacak birileri olsun denerseniz de...
(Bu arada Space Cake denen meret de eşimi halletti daha sonra. Onu da yemeyin)
Anne Frank / Madame Tussauds
Bu arada görmeyi çok isteyip gidemediğimiz yerler de oldu tabii Amsterdam'da. İki güne sığdırabildiklerimiz dışında;
Stedelijk Müzesi (Museumplein bölgesinde Hollanda'nın en büyük modern sanat müzesi), Hermitage müzesi, Anne Frank Huis (2. Dünya savaşında Nazi işgali sırasında ailesiyle saklandığı günleri ve yaşadığı olayları günlük tutan küçük yahudi kızının saklandığı ev), Kalvarstraat (Dam meydanı civarında ünlü markaların da yer aldığı meşhur cadde), Rembrandt meydanı ve Rembrandt Evi bir dahaki Amsterdam yolculuğumuzda mutlaka gideceğimiz yerler listesine eklendi...
Amsterdam'da alışveriş Burada ilk olarak alınacak şeyler listesinde tabiiki peynir var. Benim tercihim özellikle Edam ve Gouda. Bu peynirleri Henri Willig'den alabileceğiniz gibi; girdiğiniz herhangi bir markette de birçok çeşidi bulabilirsiniz...
Tahta ayakkabılar ise yine en çok alınan hediyelik eşyalardan. Bavulda taşıması zor, giymesi de bana rahatsız geldiğim için ben yumuşak ev terliği tipinde olanlardan aldım bunların...
Lale soğanı da her yerde satılan bir hediyelik. Lalelerin Osmanlı'dan Hollanda'ya gittiğini ve ününü orada kazandığını düşününce biraz can sıkıcı olsada durum yinede bahçenizi şenlendirmek renk renk lalelerle güzel bir düşünce...
Son olarak ünlü Delft porselenlerinden de alabilirsiniz. Kırmadan getirmeye cesaret edebilirseniz. Ben cesaret edemedim...
Eğlenceli, şaka yada cinsel içerikli ürünleride Red Light bölgesinde bulabilirsiniz...
Yeme içme konusuna gelince; benim o konuda pek sıkıntım yoktur ne olsa yerim. Burada da çoğunlukla ayaküstü geçirdim yemek saatlerini. Marken'de mükellef bir yemek yediğimiz için Amsterdamda özel bir lokontaya gitmeyi pek düşünmedik. Gezmekten vakit de ayıramadık zaten ama sizlere önereceğim en güzel şeylerden biri Elmalı tartlar. Mutlaka ama mutlaka Apple Pie'ı deneyin burada. Gerçekten harika. Bunun dışında stroopwafel dedikleri karamelli bir tür küçük waffle'ı da deneyebilirsiniz (bir benzeri starbucks'da satılıyor). Üstünde küçük küçük doğranmış soğanlar olan patates kızartmalarıda çok lezzetli. Bir de siyah bir şekerleri var adını hatırlamadığım yumuşak haribo türü birşey sakın yanlışlıkla ağzınıza atmayın çok ama çok iğrenç. Hollandalılar bunun nesine bayılıyorlar anlamadım...