26 Temmuz 2015 Pazar

Bir tatlı huzur aldım Moda'dan!

Ne zaman Moda'ya gitsem, kendimi başka bir şehirde, hatta başka bir ülkede gibi hissederim. Ağaçlar, çiçek kokuları, gezintiye çıkmış insanlar, sokak müzisyenleri, kibar sokak satıcıları, ışıklar, estetik dükkanlar, temizlik, ferahlık... “Oh be!” derim, güzellikler içinde nefes almanın mutluluğu bu olsa gerek!

Dün de öyle bir moddaydım. Yaylım ateşi gibi felaket haberlerinin yağdığı, içimde büyümekte olan endişe bulutlarını örtbas etmeye çalıştığım, yani kısacası daraldığım bu dönemde, nefes almak için attım kendimi Kadıköy sokaklarına.

Şimdi, bu kadar toz duman içinde Moda sokaklarından bahsetmenin sırası mı demeyin, tam da sırası aslında. Çünkü örselenen yüreklerimizin onarılmaya ihtiyacı var, küçük küçük mutluluklar yaratmazsak kendimize, nasıl yaşayacağız?

O çok sevdiğim “Hayat Güzeldir” filmindeki baba gibi, içimdeki çocuğa hayaller yaşatmaya devam ediyorum inadına, bu çabam hiç bitmeyecek hem de!

Dedim ya attım kendimi sokaklara, Moda'ya yaklaştıkça içimde yeşermeye başlayan pozitif duygular, gördüklerimle büyüdü, büyüdü, büyüdü ve akşam olup eve döndüğümde sanki hiçbir şey olmuyor bu aralar gibi, sanki öyleymiş gibi, sanki “mış” gibi hissediyordum!

Yok yok anlatmalıyım size de, “mutluluk bulaşıcıdır” çünkü, belki sizin de içiniz ısınır bir anlık da olsa..
Çok fotoğraf, az söz olsun o halde...
Haydi biraz gezelim o zaman...
Dedim ya, Moda sanki başka bir ülke gibi, baksanıza trafik lambasına... “Bisikletliler de geçebilir” diye yanan bir yeşil ışık var orada..
 Nasıl bir incelik, nasıl bir saygı durumu... İnsan hayret içinde kalıyor!

Moda-trafik lambası

Lambaları geçmişken o da nesi; davetkar bir panayır kapısı! Girmemek olur mu, olmaz! İçeride takılar, Manisa'dan gelme köy reçelleri, atıştırmalık yiyecekler... Nefes almalık bir yer işte. İnsanın içi açılıyor!

Moda Yaz Panayırı
Moda'nın kedileri bile sanki daha huzurlu mu ne! Hayvanlarla pek de içli dışlı olmayan benim bile fotoğraf çekesim geldi, düşünün ötesini!

Moda kedisi
İşte yine en sevdiğim ağacın altından geçiyorum... Bu ağacın gece görüntüsü bir harika gerçekten de... O yanan fenerlerden yansıyan ışık oyunları var ya, insanda gerçekten de dans etme isteği uyandırıyor, ne bileyim olmadı şarkı söyleyesiniz geliyor! 

Moda Fenerli Ağaç
Meşhur Ali Usta Dondurmacısı her zamanki gibi  çok kalabalık, yine kuyruk kaldırıma taşmış! Ama olsun, insanın hayatında böyle tekrarlar olmalı. Yani Ali Usta orada hep kalmalı, yerine AVM inşaatı yapılmamalı, o kuyruk hep uzamalı, o lezzet hep aynı kalmalı...
 İşte huzurun anahtarlarından biri:
 Muhafaza edebilmek bazı değerleri, bazı anıları, bazı şeyleri...

Moda Parkı
Çay bahçesinin önüne bir de küçük park yaptı bizim çevreci belediye sağolsun. Dinozor heykeli yapmaz Allah için, kültür ve sanata bakışı inceliklidir... 

Parkın önüne yine sıra sıra tezgahlar dizilmiş, canlılık ve hareket katmış parka. 
Zeki Müren plakları bile var, ne hoş...

Moda Parkından renkler


Etraftaki mısırcılar, buzlu bademciler, simitçiler de Moda düzeyine ayak uydurmuş. Yani tertemizler, yani bağırıp “geel vatandaş!” yapışkanlığında insanı germiyorlar... Sakinler, kibarlar, dedim ya Moda'lı satıcıların hali bile bir başka. Aman aman birileri görmesin duymasın, tahtaya vuralım üç kere...

Moda Çay Bahçesi gerçi çay fiyatlarını 3 TL yaparak azıcık benden olumsuz puan aldı ama, ne yapalım her güzelin azıcık kaprisi olacak!
Masaların üzerinde biriken çay tabaklarının sayılarak ödeme yapıldığı, müthiş manzarası ile şehrin nefes alınacak tek tük yerlerinden olan, bu upuzun ve yemyeşil parkta yapılacak en güzel şey, elbetteki Moda'lı yazar sevgili Buket Uzuner'in kitabını okumak olacaktı; ben de öyle yaptım. Bu parkta kendisinin söyleşisini de dinlemiştim.
 Moda'da yazıldığını bildiğim kitabı okumak nasıl da keyifliydi sormayın gitsin...

Toprak-Buket Uzuner

Sonra güneş battı, çok güzel battı, hem de öyle güzel battı kı!


İşte böyle sevgili dostlar...
Dedim ya, güzel şeylerden söz etmeye devam edeceğim ben...

Moda'da gün batımı

Savaş tamtamlarının sesini yükselten kara vicdanlıların hayatımızı zehir etmeye yönelik her türlü çabasına rağmen, inadına güzel şeylerden söz etmeye devam edeceğim...
Kitaplar, iyi filmler, iyi oyunlar, güzel diziler, güzel fotoğraflar, ruhuna rant saldırısı yememiş müstesna mekanlar...

Bence zaten umut hep var...
Sevgiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder