9 Temmuz 2015 Perşembe

Amsterdam Gezi Notları 1. Bölüm


Amsterdam'a gitmeden önce bende herkes gibi araştırmıştım internetten nereye gidilir, neler yapılır diye. O kadar çok yer varki görecek iki gün kaldığımız Amsterdam'a doyamadık diyebilirim. Gitmeden önce araştırma yapanlar zaten akıllarında bir program yapmışlardır. Gitmek istedikleri az çok bellidir kafalarında. Ben o yüzden sadece gittiğim, iki güne sığdırmaya çalıştığım yerleri ve beğenip beğenmediğimi yazacağım bu notlarda.

Genel olarak Amsterdam
Biz Almanya'dan araba kiralayıp Hollanda'ya geçtiğimiz için ulaşım vs. konusunda bir bilgi veremeyeceğim ama şehir içi ulaşım konusunda aşmış bir şehir burası. Tramvay, metro, otobüs ağı çok geniş. Çok büyük bir şehir olmadığı için de bir yerden bir yere ulaşım çok rahat. Bu hizmetlerin dışında bir de bisikletliler ordusu var burada (1 milyon bisiklet var diyorlar şehirde). Her yerden fırlıyorlar. Çoluk, çocuk, yaşlı, genç çeşit çeşit bisiklet dolu. Minicik bebeklerini bebek koltuğuna oturtup gezen anneler mi ararsınız, ikili bisikletliler mi? her cinsten var burada. Sokaklar yan yana üst üste yığma bisikletlerle dolu. Öyle ki bisikletliler yayadan da arabalardan da öncelikli burada. Ama doğrusunu söylemek gerekirse bu bisiklet işi ilk başta hoşuma gidip, aa ne güzel desem de sonradan kabus oldu benim için. Her an birisiyle çarpışacağım diye başım döndü etrafımı kolaçan etmekten.

Bisiklet kabusu

Tramvay gibi diğer ulaşım araçları da çok düzenli. Otobüsler vs. tam dakikasında durakta oluyor. Biz otelden Amsterdam Card (ilerde bu karttan bahsedeceğim) aldığımız için sınırsız toplu taşıma hakkından yararlandık ve bizim için çok iyi oldu. Taksiler ise çok pahalı aklınızda olsun...
Bu arada otobüslerde ve diğer toplu taşıma araçlarında elinizdeki kartı hem binerken araca hem de inerken okutuyorsunuz aklınızda olsun...

Otobüs ve tramvay saatleri ve güzergahları

Herkes çok iyi ingilizce biliyor ve sormak istediğiniz şeyler konusunda hiç sıkıntı çekmiyorsunuz bu yüzden. İnsanlar o kadar çok yardımcı ki gitmek istediğimiz yeri bulma için haritaya baktığımızda bir kadın yanımıza geldi ve tarif etti nasıl gideceğimizi. Buna rağmen şaşırdığımız zamanlar da oldu tabii yol bulma konusunda. Otobüs ve tramvay ağları ne kadar gelişmiş olsa da Hollandaca biraz zor ve karışık olduğu için zorlandığımız zaman da oldu. Hatta yanlışlıkla türk mahallesine bile gittik (gerçi sabahın çok erken saatleriydi bu sayede bir börek fırınında kahvaltı niyetine birşeyler atıştırdık). Ama türk mahallesi hoşumuza gitmedi. Amsterdamın diğer yerlerindeki düzen ve temizlik yoktu sanki burada. Sakız almak için bir bakkala girdik ama kokudan ve pislikten girdiğimize pişman olduk. Müzeler bölgesini sorduğumuzda ise kimseden doğru dürüst bir cevap alamadık.

Türk mahallesindeki afişlerden biri. 
Hollandaca olduğu için ne olduğunu anlamadık ama Fatma ve birisinin birşeyini anlatıyordu...

Amsterdam herkese çeşitlilikler sunan bir şehir. Kimileri müze gezmeyi sever süper müzelere gider. Kimileri için de meşhur Red Light District bölgesi ve coffe shop'lar cazip gelir. Ben her iki aktiviteyi de yaptım yorgunluğa yenik düşene kadar ama keşke şunu da yapsaydık, gitseydik dediğimiz çok şeyde oldu bu gezide. İkinci sefere artık. Neyse, başlayalım bakalım Amsterdam gezimize...

İlk önce gittiğim müzelerden ve etkinliklerden bahsetmek istiyorum

Rijkmuseum


Rijksmuseum 1800 yılında kurulmuş Hollanda'nın en büyük müzesi. (dünyanın en büyük Felemenk koleksiyonu da buradaymış) Dışarıdan ne kadar büyük olduğu anlaşılmasa da ilk bakışta içeriye girince ne kadar büyük olduğunu anlıyorsunuz gerçekten de.
Giriş dahil 4 kattan oluşan müzedeki eserler 1100 yılından 1950 yılına kadar kat kat bölünmüş olarak sergileniyor. Girişte aldığınız müze planı her katta hangi eserlerin, koleksiyonların olduğunu bölüm bölüm kroki ile gösteriyor. Rembrandt'ın "Night Watch", Vermeer'in "Milkmaid" gibi ünlü eserler de ayrıca ismen belirtilmiş bu krokide. (Sadece bunlar değil tabiiki ünlü eserler Van Gogh'tan, Bruegel'e, çin ve hint sanatından her türlü eser de var bu müzede)

Night Watch / Rembrandt

Ben bu müzeyi o kadar çok beğendim ki yaklaşık 3 saate yakın gezdiğimiz halde keşke biraz daha kalıp daha detaylı gezseydik diyorum şimdi. Ayrıca güzel sanatlar mezunu olarak ünlü ressamların tablolarını görmek, yakından incelemek o kadar hoşuma gitti ki anlatamam. Müzede o kadar güzel eserler varki gezmek oldukça vakit alıyor. Bu yüzden en az iki saatinizi buraya ayırmanız gerekiyor herşeyi görmek isterseniz.

Müze mağazasında Night Watch tablosunun oyuncakları

Müzenin girişi 17.50 Eu  ama I Amsterdam card alırsanız müze girişinde 2.50 Euroluk bir indirime de sahip oluyorsunuz.
Müzede bulunan vestiyere çantalarınızı ve üstünüzü ücretsiz olarak da bırakabiliyorsunuz bu arada. Müze mağazası ise çok büyük, çok çeşitli ama pahalı...
Bu arada bu müzenin mimarı Kasteel de Haar yazısında bahsettiğim Pierre Cuypers...

https://www.rijksmuseum.nl/en

Van Gogh Müzesi

Müze girişi

İşte harika bir müze daha ! Dünyanın en geniş Van Gogh koleksiyonuna sahip olan müze gerçekten de inanılmaz. Yanlış hatırlamıyorsam lise yıllarında okuduğum "Theo'ya Mektuplar" isimli kitaptan çok etkilenip, kendimce bir araştırmaya girmiştim ünlü ressam hakkında. Yaşadığı bütün zorluklara, depresyona rağmen kullandığı renkler, kompozisyonlar cezbetmişti beni. O günden sonra da sıkı bir hayranı oldum zaten. Bu yüzden Van Gogh müzesi en çok görmek istediğim yerlerden biriydi. 
Müze'de sanatçının resim yapmaya başladığı ilk yıllardan tarzını oturttuğu son dönem eserlerine kadar birçok eseri, Theo'ya yazdığı mektupları ve çizimleri sergileniyor (En ünlü tablolarından biri olan ve yatak odasını resmettiği "The Bedroom" da burada). 

İçeride fotoğraflanabilen tek şey bu neredeyse...

Bunların dışında Van Gogh'un etkilendiği başka ressamların eserleri de var müzede. Müze Rijksmuseum'un çok yakınında Museumplein denilen müzeler bölgesinde bulunuyor. Girişi 15 Euro fakat I Amsterdam Card sahibiyseniz bir ücret ödemenize ve bilet kuyruğuna girmenize gerek kalmıyor.  Müzenin içinde fotoğraf çekilmesi yasak olduğu için (görevliler çok hassas bu konuda) paylaşabileceğim pek fotoğraf yok bu yazımda ama incelemek isteyenler için sitenin internet adresi: http://www.vangoghmuseum.nl/en
Müze mağazası da gördüğüm en iyilerinden biri bu arada...
Not: "Theo'ya Mektuplar" ressamın 17 yıl boyunca abisine yazdığı ve hayatını, sıkıntılarını, aklını kaybetme korkusunu anlattığı mektupların derlenmesinden oluşturulmuş bir kitaptır...

I amsterdam yazısı


Sweatshirt yüzünden koca göbekli olmuşum :(

Meşhur I amsterdam yazısı Rijksmuseum ve Van Gogh müzesininde olduğu museumplein bölgesinde. Bende herkesin yaptığı gibi fotoğraf çektirdim burada ama o kadar kalabalık ki doğru dürüst bir poz yakalamanız neredeyse imkansız. Özellikle japon turistler aşmış bu konuda. Harflerin tepesinde oradan oraya seke seke özellikle de kızlar çığlık çığlığa poz veriyor arkadaşlarına.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder