Mutlaka bir yerlerde karşınıza çıkmıştır “Sosyal Medya Görgü Kuralları” adlı bir takım yazılar. Merak etmeyin tekrara düşmeyeceğim. Hem işin uzmanları varken, ne haddime birilerine görgü kuralı öğretmek! Ben sadece Facebook ortamında kendi gözüme çarpanları, daha doğrusu rahatsızlıklarımı dile getirmek istiyorum:
1- İzin istemeden gruba ekleyenler...
Zannediyorlar ki Facebook ortamı sanki yaşamdan farklı bir yer! Sevgili arkadaşım, sen beni gerçek hayatta iznim olmadan bir topluluğa kaydedebilir misin? Edemezsin! En azından imzamı isterler. Sosyal medya ortamlarında henüz dijital imza geçerli olmadığı için (bence en kısa zamanda benzer bir şey uygulanmalı) çeşitli çıkarlarına hizmet eden gruplar kuranlar, akılları sıra kurnazlık yapıp listesindekileri bir yerlere ekliyorlar.
Eski eski iş yerimden bir arkadaşım kendisine bir grup açmış. Orada kendi ürünlerini satıyor hesapta. Yani web sitesi açmadan e-ticaret yapmaya çalışıyor. Kurnaz ya! Önceleri anlayamadım; saçma sapan, dilbilgisi hatalarıyla dolu, büyük büyük harflerle yazılmış, amatör ve itici reklam iletileri görüyordum sık sık. Biraz araştırınca fark ettim ki bizim kurnaz arkadaş aklı sıra zaman kazanmak için listesindeki herkesi -sormadan- o gruba eklemiş. Bununla da kalmayıp o eklediği kişilerin de kendi listelerini gruba eklemelerini istiyormuş! Allahtan bir arkadaşım beni uyardı da, yıllar sonra Facebook'dan “merhaba..” diyen bu düşüncesiz kişinin mesajını görünce şaşırmadım ve elbette ki o mesaja yanıt vermedim...
Ne mi yaptım; tabii ki gruptan çıktım, o arkadaşı kısıtlı listeme ekledim. Direkt silmeyerek elimden gelen nezaketi gösterdim, ama pes diyorum!
Facebook görgüsüzü olmayın! |
2- Sormadan etiketleyenler
Birkaç günlük etkinlikte birlikte çalıştığımız, istediği için ayıp olmasın diye Facebook adresimi verdiğim arkadaş, abartmıyorum her sabah “Günaydın” mesajı yazıyor sayfasına ve listesinde kim var kim yoksa etiketliyordu o iletiye. İlk zamanlar yine ayıp olmasın diye “günaydın” yazıyordum ben de. Sonra baktım başa çıkılacak gibi değil, 'dııt dııt dıt' listesindeki tanımadığım insanların o iletiye yazdığı herşey bana geliyor...
Bu arkadaşı da kısıtlı listesine aldım. Sayfamdaki “etiket” ayarlarını değiştirdim, iznim olmadan kimse beni bir yerlerde etiketleyemiyor artık.
Hele o fotoğraf etiketleme olayı yok mu? Ben sevmiyorum sık sık fotoğramı paylaşmayı arkadaşım! İçimden gelince bir iki fotoğraf koyuyorum sayfama o kadar. Düşüncesiz bir arkadaş, sormadan, izin almadan etiketleme yapınca da sinirleniyorum doğal olarak... Tamam Facebok bir sosyal paylaşım ağı, ama bu kadar da özele girilmez ki! Yani şimdi sen benim fotoğraflarımı iznim olmadan bilboard'lara asabilir misin? Asamazsın, özel alanıma girdiğin için mahkemeye veriririm! İyi de sosyal medyada neden bunu yapıyorsun?
Eskileri karıştıran işgüzar tipler var bir de! İlkokuldaki 'afedersiniz sümüklü' fotoğraflarımızı internete aktarmış, hiç üşenmeden herkesi tek tek etiketlemiş bir de! Belki ben o 'sümüklü', kafamda kocaman kurdelalı halimi görmek istemiyorum şu an... Nedir yani bu nostalji takıntısı? Git evinde albümlerine bak, beni niye taciz ediyorsun?
Allahtan “etiketleme ayarı” diye bir şey var da, kontrol edebiliyoruz bu -aşırı sosyalleşme zehri taşıyan- insanları...
3- Herkes yemede içmede eğlenmede tatilde!
Sosyal medya, insanların birbirlerine hava attıkları yer olup çıktı. Yediği, içtiği, gezdiği ve hatta satın aldığı herşeyi yayınlayan tipler var mesela.
Gösteriş yapmak ayıp değil miydi bizim toplumumuzda? Ne zaman bu kadar hava atar olduk birbirimize?
Tamam mutlu anlarımızı sevdiklerimizle paylaşalım, bir şey demiyorum. Olayın maddi boyutu ön plana çıkınca irite edici oluyor ama, yalan mı?
Sosyal Medyada hava atanlar! |
4- Sürekli felaket haberi paylaşanlar
Sanırsınız her biri felaket tellalı... Orada cinayet, burada sel, öbür tarafta yangın, terör! Tamam duyarlısın, herşeyden de haberin var arkadaşım ama, ben zaten haber sitelerini takip ediyorum. Neden benim enerjimi düşürüyorsun gün boyu? Öyle hayat geçer mi? Facebook sayfanda bu tip haberleri paylaşarak vicdanını mı rahatlatıyorsun? Kusura bakma sen de kısıtlı listesindesin!
Bir de sürekli hastalık haberi yayarlar ya!
Şunu yaparsan “xyz” hastası olursun, bunu yaparsan “abc” hastası olursun, aman diyim şöyle yapma, “yumuşak g hastalığına” yakalanırsın!
İyi de sen benim dikkatimi hastalıklara yoğunlaştırmamı neden bu kadar çok istiyorsun? İyilik mi yapıyorsun aklın sıra? Yapma, bırak dağınık kalsın!
5- Gazeteci gibi davrananlar!
Gündemi takip ediyor ya arkadaş, biri ölüyor mesela, sevsin ya da sevmesin hemen bir baş sağlığı mesajı yayınlıyor, daha doğrusu bir yerlerden kopyalıyor. Mesela o gün “dünya zerzevatçılar günü”mü, hemen kutluyor zerzevatçıların gününü.
Arkadaşım, saatli maarif takviminin hiç olmazsa bir karakteri var! Oradan buradan kopyaladığın bu şeylerle sen duyarlı olduğunu göstermeye çalışıyorsun ama, benim gözümde yüzeyselliğin artıyor! Seni de görmek istemiyorum zaman tünelimde!
Sosyal Medya'da ünlü olmak! |
6- Kedi-köpek-bebek videolarından bıkmadınız mı?
Bana sahici gelmiyor, zamanımı böyle şeylere ayırmak da istemiyorum açıkçası. Sosyal medyaya bakılsa herkes hayvansever, herkes sevgi dolu, herkes über süper iyi kalpli !..
Geçiniz efenim geçiniz; madem bu kadar duyarlı herkes, dışarıdaki hayat ne o halde?
Dolayısıyla kedi-köpek-bebek videolarınız beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Biraz daha yaratıcılık bekliyorum açıkçası. Her gün böyle klişe şeylerle beni bezdirirseniz, üzgünüm sizi de kısıtlı listeme atmak zorunda kalacağım.
7- Enerji sömürenler
Kendinizi keyifli hissetmişsiniz, bir çiçek ya da böcek resmi paylaşmışsınız, gülücük koymuşsunuz yanına da mesela. Bir enerji sömürücüsü gelip o resmin altına şöyle yazıyor:
“Ama şurda şu oldu, burda bu oldu, sen çiçekle böcekle niye uğraşıyorsun, ne kadar duyarsızsın!”
Peki sen ne yapıyorsun sayın sömürgen, senin yaptığın bu şeyin neye faydası oldu şimdi? Yıktın perdeyi, eyledin viran... Dünyayı mı kurtardın?
Yani demem o ki, "insan bazen gerçekten hayret ediyor sayın seyirciler!"
Sevgiyle, her daim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder