27 Mart 2015 Cuma

Para ile olan ilişkimi itirafımdır!

Başlarda O'nunla olan ilişkim itiraf edeyim genel geçer bir gönül ilişkisi gibiydi. Aramızda bir bağlılık yoktu anlayacağınız. Her ayın ilk günlerinde bana misafir olurdu, birlikte güzel vakit geçirirdik, bir kaç gün sonra da uçarı bir kadın edasıyla sessizce yok olup giderdi...

Gittiğini, bittiğini anlamazdım bile; ardından bakmazdım da itiraf edeyim. Çok önemli değildi varlığı benim için o günlerde. Evet değerliydi ama özel değildi, olsa da olurdu, olmasa da olurdu. Çok gençtim çünkü, bitmez tükenmez bir enerji ile gece gündüz çalışıyor ve iyi de kazanıyordum, kaygısız bakardım dünyaya o zamanlar.

Ânı yaşama sözünü yanlış anlamıştık!
Arkadaşlarım da benim gibiydi. Bir yemeğe gitsek- ki evde yemek yapmazdık pek, dışarıda yerdik çoğunlukla- kendi aramızda “olmaz, lütfen ben ısmarlayayım!” diye tartışmaya girerdik her seferinde. Herkesin yediğini içtiğini kendisi ödemesi ayıp karşılanırdı. Bu kötü bir şey değildi evet ama, nereye kadar böyle gider düşünmezdik pek. Tek derdimiz iyi vakit geçirmekti, o günü yaşayalım gerisi önemsizdi bizim için. Bir “ânı yaşama” lafı tutturmuş gidiyorduk kendi aramızda. Para konusunda azıcık tutumlu olanlara yapıştırıverdik yaftayı hiç düşünmeden:

“Ayy Zeynep mi, bırak O'nu ya, cimrinin tekidir O! Bir kere bile yemek ısmarladığını görmedim, maaşının çoğunu bankaya yatırıyormuş, O'nunla konuşulmaz bile...!”

Bu cimrilik değil!
Gözü peklik mi, cahil cesareti mi?

Şimdi düşünüyorum da amma da gözü karaymışım o günlerde. Gözü karalık da değil, tam anlamıyla cahil cesaretiymiş yaşadığım. İnsan aldığını harcayıp kenara hiç koymazsa nasıl güvenir ki geleceğe, bırakın geleceğe güvenmeyi geceleri nasıl rahat uyuyabilir? Şu anda günlük yaşamak bir yana, öyle bir hayatı hayal bile edemiyorum gerçekten de!

Çeyrek al, kenara koy!

Ablam çok söylerdi, çeyrek al kenara koy, zor günlerinde lazım olur derdi, evet evet haklısın diye geçiştirirdim. Sonra sonra galiba sanırım biraz da hayat öğrettiği için, mantığıma yatmaya başladı para biriktirmenin gerekliliği. Zira kocaman İstanbul ürkütücüydü, parasız kalırsan kiranı ödeyemezdin, kiranı ödeyemezsen evden atılırdın. İşten çıkarsan aç kalırdın, kimse sana yardım etmezdi!

İş yerinde altın, dolar günleri!


Şimdilerde hiç rastlamıyorum, hâlâyapanlar var mıdır onu da bilmiyorum. İş yerlerinde, yani fabrikalarda kendi aramızda aylık altın veya dolar günleri yapmışlığımız oldu. Çünkü çoğunluk benim gibiydi, kenarda parası olmayan beyaz yakalı gençlerdik. Daha doğrusu bir zorunluluk olmadan para biriktirmeyi bilmiyorduk, kimse bize öğretmemişti aslında bunu. O altınlar dolarlar da bir şekilde eriyordu gerçi ya, olsun ufak ufak başlamıştım birikim yapmaya.

İlk ciddi birikimim


Hiç unutmuyorum, uzun bir süre maaş alamadığımız bir dönemden sonra acayip bir enflasyon olmuş ve döviz bir gecede fırlamıştı. Aylarca alamadığımız maaşımızı deste deste tutuşturmuşlardı elimize. Çünkü maaş anlaşmamız dolar üzerindendi, içeride biriken dolar maaşımız Türk parası cinsinden acayip katlanmıştı. Ben de daha önce bir arada görmediğim kadar çok olan o deste deste paraları alıp evimizin yakınındaki İş Bankası'na gitmiş, fon ve döviz hesabı açtırmıştım. Sonrasında her ay gidip evimizin yakınındaki İş Bankası'na maaşımı olduğu gibi yatırıp fon almaya, lazım olduğunda bozdurmaya devam ettim. Öyle öyle alıştım para biriktirmeye. Kendime çeki düzen vermeye başladım yavaş yavaş. Bankadaki miktar damlaya damlaya göl olmaya başladığında, hayatımdaki gereksiz harcamalar da kendiliğinden kesilmeye başladı. Asla cimri olmadım evet, ama tutumlu olmanın tadına da varmıştım bir kez. Hayatımdaki ilk araba, sevgili beyaz Uno'ya kavuşmuştum bu sayede...

para biriktirme keyfi:)

Şimdiki aklım olsaydı,

Şimdiki aklım olsaydı evet, çok daha önceleri ayağımı yorganıma göre uzatıp daha tutumlu yaşardım. Özeleştiri yapmak gerekirse, sanırım biraz bilinç eksikliği vardı. Ablamın “altın al, koy kenara”öğütleri muhtemelen asi kişiliğimde ters etki yapıyordu. Daha kurumsal bir yardım alabilseydim, belki para konusunda çok daha erken bilinçlenmiş olurdum.

Paranızı yönetmek için eğitim alabilirsiniz.

Mesela burayı tıklayınca    göreceğiniz platform o günlerde olsaydı, beni eğitselerdi, “hey sen, gel bakalım şu senin bütçeni bir irdeleyelim”deselerdi, düşünmekten bile kaçındığım maddi gerçeklerimle yüzleştirselerdi beni iş hayatımın başlarındayken, belki gerçekten de her şey çok daha farklı olabilirdi. Umarım bu anlattıklarım sayesinde birileri erken uyanır ve hayatına genç yaşlarda çeki düzen vermenin mutluluğunu yaşayabilir.

Paramiyotenetebiliyorum.NET

Eğitim sayfasına tıklarsanız, liseliler, üniversiteliler ve yetişkinler için ayrı ayrı programlar oluşturduklarını göreceksiniz. Ben daha önce hiç böyle bir proje duymamıştım, insanların sağlıklı bir finansal gelecek oluşturmak için bilinçlendirilmeleri hakikaten takdire şayan... Dedim ya, üniversitede iken, hatta lisede iken böyle bir proje ile karşılaşıp bilinçlenmeyi çok isterdim.
Altın Örümcek, CSR Europe, Visa Europe Insights ve KSS Pazaryeri'nden ödüller alan, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı gibi önemli kurumların ortak olduğu bu projeyi inceleyin, ya da yakınlarınızdaki gençlere anlatın derim. Para sizi değil, siz parayı yönettikçe inanın çok daha mutlu olacaksınız.

Sevgilerimle...









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder