Bu yazı keyifli bir pazar yazısı değil maalesef, baştan söyleyeyim de aman sakın okuduktan sonra pişman olmayın!
Ben de isterdim pazar kahvesine eşlik edecek, yüzlerde gülümseme bırakabilecek kıvamda tatlı bir yazı yazmayı ama üzgünüm. “Burası Türkiye!” dedirtmek için ısrarla insanın gözüne gözüne sokuyorlar bütün cahilliklerini, bir de “bu toprakların yazgısı karadır, bu toprakların insanı acılıdır” türküsü tutturmuşlar ki fonda...
Hayır efendim, yazgı değil cehalet bütün bunların nedeni!
Cehalet ve aç gözlülük bir araya gelince ortaya çıkan tablonun rengi kara!
İşçilerin alnındaki sadece kömür karası,toz karası, ter karası, kara vicdanlıların yürekleri ise katran karası!
İşte en taze bilgi, dün eski Galatasaray stadyumunun yerine dikilen iğrenç gökdelen inşaatında asansör yere çakıldı ve 14. kattan düşen 10 işçi hayatını kaybetti! Olay yerine ambulanstan önce çevik kuvvetin gitmesi, asansörün bakımını yaptırmayan inşaat şirketi sahibinin Türkiye'nin en zenginlerinden olması, şehrin orta yerine, tam da şahane bir şehir parkı olabilecek yere dikilen bu rezidans zırvalığının saçmalığı, her geçen gün basit önlemler alınmadığı için yaşanan işçi ölümleri, göçen üst geçitin altında kalıp can verenler, bakımsız belediye otobüslerinin yaptığı kazalarda bacağı kopanlar, “yaşam odası aslında vardı da biz söktüydük, daha güzelini yapacaktık!” diye milyonlarca insana utanmadan yalan söyleyen maden sahipleri ve o madenlerde yaşanan göçükler, canını yitiren yüzlerce insan, tarım ve hayvancılık yok edildiği için o tehlikeli madenlere torpille girmek zorunda bırakılan işçiler, çocuğuna yemek yedirebilmek için o tehlikeli maden kapatılmasın diye dua eden gözü yaşlı anneler!
Bu aklıma gelenler, insan hayatına verdiğimiz değerin örnekleriydi. Bazılarının ısrarla önemsemediği, oysa nefes almamızı sağlayan, bize su veren, bize ekmek ve aş veren doğaya verdiğimiz değer ise çok çok daha içler acısı...
Doğa denen canlıyı bağırta bağırta, işkence ede ede öldüren de yine bizim topraklarımızda yaşayan, gözlerini para hırsı bürümüş kara vicdanlı insan müsveddeleri!
Hüseyin Avni Paşa Korusu'nda yangın(!) çıktıktan sonra bütün ağaçlar kesilip oraya 10 tane ev yapılacağının açığa çıkması, Validebağ korusunun hiç acımadan beton dökülüp otopark yapılmaya çalışılması, İstanbul'da susuzluk ve kuraklık tehlikesinin kapıya dayandığı herkesçe biliniyor olmasına rağmen, şehrin tek nefes alma yeri olan kuzey ormanlarının ranta kurban edilmesi, şehrin gittikçe daha da griye bürünmesi, yol yapmak için binlerce ağacın acımadan kesilmesi, zeytinliklerde madencilik yapma yetkisini onaylayan yasalar, en yeşil en güzel yerlere dikilmeye çalışılan elektrik santralleri, teknoloji devi Japonya'nın bile önleyemediği kazalarla gündeme gelen nükleer santral çılgınlığına kapılan çılgın proje çılgını(!) yöneticilerin aymazlığı, gittikçe yükselen iğrenç şehirler inşa edilmesi, yok olan dünya kaynaklarına aldırmadan çok çocuğa yapılan teşvikler, sit alanlarının hunharca inşaat alanlarına çevrilmesi...
Haydi yazalım bir pazar yazısı, diyelim ki şöyle dünya deviyiz, böyle yükselen değeriz, bizi kıskananlar çatlasın diyelim!
Cehaletin, vurdumduymazlığın, “bize bir şey olmaz abi ya!” soytarılığının bu kadarına artık cidden tahammül edemiyorum!
İtiraf ediyorum:
Kral çıplak dostlar, açık ve net bu; kral çırılçıplak aramızda dolaşıyor!
10 işçinin katledildiği o inşaat bir süre sonra kaldığı yerden devam edecek, adamlara göstermelik para cezası verilecek, sonra bütün bunlar unutulacak ve tarih tekerrür edecek!
Üçüncü dünya ülkelerine yaraşır bu vehametler devam ettiği sürece ne derseniz deyin benim gördüğüm şudur:
Kendimizi kandırmayalım, Ortadoğulu cahil bir toplumuz, Avrupa kafasında asla değiliz, insana ve doğaya verdiğimiz değeri çok değil sadece bir hafta gazete manşetlerini okuyarak yorumlayabilirsiniz rahatça!
Diyorum işte, kral çırılçıplak aramızda dolaşıyor!
NOT: Bu yazıyı sonlandıracak iyi bir sözcük bulamadım, "sevgiyle kalın" olmaz, " mutlu pazarlar" olmaz, "görüşürüz" olmaz. Anlatması bu kadar zorken, ya birebir yaşayanlar ne yapsın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder