Geçmiş yıllardan izler taşıyan, o yılların hüznünü, mücadelesini, bakış açısını hissettiren kitaplar okumak isterim bazen. Belki de günümüzün kaotik ortamından kaçmak, azıcık nefes almak için bilinçaltım yönlendiriyordur böyle öykülere, kim bilir! Yerli edebiyatta Kurtuluş Savaşı öncesi ve tam sonrasını anlatan kitapları severim mesela. Kapitalizmin ön planda olmadığı o yıllarda, ilişkilerin de daha naif, daha insancıl olduğunu düşünürüm hep. Çılgınca tüketim nedir bilinmezken, daha bir incelikli ve dolayısıyla daha değerli gelir o dönemin insan ilişkileri ve öyküleri.
Ateş Yılları da o tarz kitaplardan. Aldı beni fakir ama onurlu yaşanan yıllara götürdü. 1919'da başlayıp 1923'de biten 480 sayfalık macerayı sevdim.
Ateş Yılları, Hasan İzzettin Dinamo |
Hasan İzzettin Dinamo adını duymuş, fakat hiç kitabını okumamıştım. Ateş Yılları'nı görünce hemen aldım Kabalcı Kitabevi'nden. Upuzun güzel bir romandı, kısa olanları sevmem zaten, öykü okumaktan keyif de almam hiç. Baştan söylemeliyim ki yazarın duru Türkçesine hayran kaldım. Giysi yerine kullandığı “giynek” sözcüğünden çok hoşlandığımı belirtmeden geçemeyeceğim.
1919'da Amasya'da başlıyor hikaye. İşgal altındaki İstanbul'u terk edip Amasya'ya gelen eğitimci Abbas Bey'in Müeyyet adındaki güzeller güzeli kızı, “kafes”in ardından bakarak geçirir günlerini. Pontus çeteleri her geçen gün etrafa korku salmaktadır. Ne jandarma vardır, ne de polis zaten. Herkes kendi güvenliğini kendisi sağlamak durumundadır. Zordur yaşamak...
Abbas Bey'lerin yaşamında önemli bir yer işgal edecek olan Mehmet Kemal ve Ahmet kardeşler ise Merzifon Amerikan Koleji'nde okumaktadırlar. Bu ikiz kardeşlerin babaları Türk'tür ve Rum olan annelerine aşık olmuştur zamanında. Mehmet müslümandır, Ahmet ise kolejde kandırılıp Hristiyan olmuştur. Anne tarafından dedeleri sıkı bir sosyalisttir öte yandan.
Rum ya da Türk fark etmez, insan hikayeleridir anlatılan. Mesela İngilizler tarafından üç duvarlı bir hücreye atıldığında Mehmet Kemal'e sigara veren, yardım eden işgalci asker karakterlere rastlamak oldukça etkileyicidir.
Aşk, özlem gibi insana dair duyguları geri plandaki kurtuluş mücadelesi ile çok güzel harmanlamış yazar.
Ateş Yılları, arka kapak |
Kitabın son sayfasını dün akşam kapattığımda “insanlar ne acılar çekmişler bu güzel topraklarda bir arada kardeşçe yaşamak için” diye düşündüm. “İnsan olmaya çalışmaktan başka ne amacımız olabilir ki!” dedim kendi kendime. Bütün savaşları, bütün güç ve gövde gösterilerini, o tepeden konuşan siyasetçi bozuntularını, egosu tavana vurmuş saçma yöneticileri hiç sevmediğimi bir kez daha anladım bu kitabı okurken.
İnsana yakışan hikayeler içinde, insancıl karakterlerle varolma özlemim, her kitapta daha da çoğalıyor sanırım..
Bu güzel kitap için yazarı Hasan İzzettin Dinamo'nun anısına saygılarımı sunmak isterim. Vikipedi'den alıntıladığım yaşam öyküsü şöyle:
Hasan İzzettin Dinamo (1909,- 20 Haziran 1989)
Babasını 1. Dünya savaşında kaybedince, Gazi Eğitim'deki öğrencilik hayatını bırakmak zorunda kalıp geçimini çeviri yaparak ve ders vererek sağlar.
Nazım Hikmet'in şiirleriyle tanışınca kendisini toplumcu çizgide bulur. Yedi ciltlik Kutsal İsyan, Savaş ve Açlar gibi önemli romanları vardır.
1977'de Kutsal Barış romanıyla Orhan Kemal roman ödülünü kazanır. Romanlarında genellikle savaş dönemlerini anlatan sanatçının şiir kitapları da vardır. Birçok şair ve yazarın hüküm giydiği meşhur 142. madde nedeniyle 4 yıl hapiste kalmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder