17 Mayıs 2015 Pazar

Magazin özlemim kabardı!

Hepimizde magazin özlemi var, kimse itiraz etmesin. Hele ki politik magazin, dozunda alındığında insanı gevşeten, rahatlatan bir şey...
Ben sadece belgesel izliyorum, köşe yazısı okuyorum , magazin mi, asla ve kat'a! “ diyerek sıyrılmayın.

Bakın mesela İngilizlere, veliaht Prens William ve Kate Middleton'un ikinci bebekleri kız mı olacak erkek mi olacak diye bahisler açıldı, insanlar merakla bekledi, çocuk doğunca bu sefer isim bahisleri açıldı. Tatlı tatlı dedikodular dönmeye başladı. Hatta Rus kadınları olur mu canım, Kate hiç doğum yapmış kadına benzemiyor, bu bebek de bir günlük bebek olamaz, kesin taşıyıcı anne doğurdu bebeği diye ortalığı karıştırdılar. Eğlenmedik mi, eğlendik. İçinizden kaçınız Kate ile William'ın fotoğraflarına bakmadınız? Ben- ki kıyafet, stil, tarz marz konularına hiç mi hiç ilgi göstermem- Kate'in şapkalarına zevkle bakmaktan kendimi alamıyorum. Bu da politik magazin neticede. Zararsız ve dozunda...

Kate Middelton ve bebeği (netten alıntı)

Adamların ülke çapında sorunları yok ki! Para dersen paraları var, yargı dersen en güvenilen hakimler onlarda. Demokrasi kültürleri zaten oturmuş. Elbette arada sırada tatlısu magaziniyle ilgilenip eğlenecekler.

Obama'nın eşi Michelle, paskalya töreninde obeziteye ilgi çekmek için kameralar önünde bir dans grubuyla dans etti geçenlerde. Yüzümüzde gülümseme ile izledik, vay be dedik, kadın ne kadar formda, çok da güzel dans ediyor dedik.

Michelle Obama (netten alıntı)

Bu da magazin işte, hem de politik magazin! Dünyayı yöneten Amerika'nın först leydisi giymiş sıradan pantolon tişörtü dans ediyor. Tepeden bakmıyor, halkdan biri gibi rahat davranıyor.

Daha neler var neler! Mesela Katar'dan sonra dünyanın en zengin ülkesi olan Lüksemburg'un gay başbakanı erkek arkadaşı ile evlenmiş, yüzünde samimi bir gülücükle eşini tanıştırıyor topluma, şöyle diyor: “Herkes benim gibi mutlu olsun!” Bırakın kendi zihniyetlerini dayatmayı, herkes herkese saygı duyuyor anlayacağınız.

Bir de bizdeki politikacılara bakın, gündemlerinde neler olduğuna değinmeye niyetim yok merak etmeyin. Büyük çoğunluğu renksiz, sıradan olmanın ötesinde stresli ve sevimsizler zaten! Üst perdeden bağırıp çağırmayı, sanki kendileri uzaydan gelmişler gibi içinden çıktıkları halkı aşağılamayı biliyorlar sadece. Omuzları dik, gözleri ufukta uzaklara bakıyor, sanırsınız mitolojiden fırlayıp gelmişler, bir havaları var ki!
 Kendilerine aşıklar, bu aşikar!

Çok değil geçen seçime kadar kendimi bu gri adamların (aralarında kadın zaten çok az) stresli söylemlerine kaptırıyor, televizyon karşısında kendi kendimi yiyordum. Artık akıllandım, onlar yüzünden niye kendime zarar vereyim ki! Bunu yapmamaya başladığımdan beri inanın çok daha huzurluyum, tavsiye ederim.

İnsanların yüzünden ve özellikle bakışlarından aldığım elektriği önemserim. Mesela o gözleri kötü kötü bakan, samimiyetsiz ve etrafına kötü enerjiler yayan, hiç gülmeyen adam var ya, o çıkınca hoop kanalı değiştiriyorum. Olmadı televizyonun sesini kısıyorum.
Bir de sesi çatal çatal çıkan, oldum olası ne kendisini ne de düşüncelerini beğenmediğim o itici adam var, o çıkınca da aynısını yapıyorum. Hele bir tanesi var ki, yenilerden olur kendisi, bakışlarından bile “siz kimsiniz ya, ben üstün insanım” mesajı yayılıyor, hem de dalgacı dalgacı bakıyor. Konuşmuyor, adeta höykürüyor, halbuki kendisini pek kaale alan da yok! O'nu da es geçiyorum. Bir tanesi zaten kitleler için büyük hayal kırıklığı, çıkıyor sahneye hep aynı şeyleri söylüyor da söylüyor, söylüyor da söylüyor! Kısa cümlelerle hem de, sanırsınız okul müsameresinde şiir okuyor. O da hiç ilgilendirmiyor artık beni. Rahatım, ne yaparlarsa yapsınlar, ne derlerse desinler onlara hiiç kızmıyorum. Biliyorum ki hepsi tarihin tozlu sayfalarında silinip gidecekler. Kimler silinmedi ki!

Hollanda Başbakanı bisiklette (netten alıntı)

Ne kadar asık suratlı ve ne kadar samimiyetsizler... Konuştukları zaman etrafa ateş püskürüyorlar adeta, ağızlarından çıkan sözcükler ortalığı yangın yerine çevriyor. Oluşturdukları yangın kırmızı da değil, bildiğin gıpgri.. Oysa hayat renkli, bu kadar ağır değil, güzel tarafları da var. Olmalı... Birisi çıksın mesela Aleksis Çipras gibi yanında koruma olmadan halkın içinde dolaşsın. Hollanda Başbakanı Mark Rutte gibi bisikletle gitsin toplantılara... Michelle gibi kot pantolonla, sıradan giysilerle, günlük hayatıyla çıkabilsin kameralar karşısına!

Kate Middelton ve şapkaları (netten alıntı)


Bunlar hep magazin işte, sizi bilmem ama benim özlediğim magazin haberleri tam da böyle...Yoksa kim mitingde ne demiş, kim bol keseden atmış tutmuş duymuyorum bile, duymaya da niyetim yok seçim sonuçlanana kadar.

Sahi Kate'in şapkaları ne güzel değil mi, o tüllü olan var ya o tüllü olan...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder