Sabahleyin haberlere bakıyordum, beyaz önlüklü bir uzman, ramazanda nasıl beslenilmesi gerektiğini anlatıyordu. Tam hatırlamıyorum ne söylediğini ama şöyle şeyler duydum:
“Günde mutlaka 8 bardak su TÜKETMELİYİZ, iftarda sebze TÜKETMELİYİZ. Ara öğün olarak sütlü tatlı TÜKETEBİLİRİZ. İftarda çorbayı TÜKETTİKTEN sonra biraz dinlenip salata TÜKETMEK faydalıdır...!
Tdk Sözlüğe baktım, ben mi yanlış biliyorum acaba diye, şöyle diyordu TÜKETMEK sözcüğünün karşılığında:
Bu durumda beslenme uzmanının önerilerini şöyle anlamak lazım:
“Günde 8 bardak suyu harca, iftarda sebzeleri bitir, sil süpür yani, sütlü tatlıları canından bezdir, çorbayı hızla yok et!
Zaten realite de böyle değil mi?
Neredeyse 34 bedeninin de altına düşmüş, güzellik ikonu genç kıza mikrofon uzatılıyor:
“Formunuzu nasıl koruyorsunuz?”
Kız anlatıyor: “Alkali sü tüketiyorum, eehmm şey, sonraa, ara öğünde 2 badem tüketiyorum, kahvaltımıtükettikten sonra gidip koşu bandında o aldığım kalorileri bir güzel yakıyorum...”
Hay bin kunduz! “Kendini tüketmişsin, beyninden sinyaller geliyor haberin yok!” diyesi geliyor insanın!
Dil, yaşantının gerçekten de yansıması... Doğayı, kaynakları ve her şeyi o kadar tüketir hale geldik ki, artık dilimizde de sonuçları oluştu bu kötü dönüşümün. İşin acı tarafı ise kimse bu durumu eleştirmez hale geldi. Yoksa algılarımız da mı tükeniyor biz farkına varmadan?
Ağaçları tüketip yerine taş kuleler yığıyoruz, suların doğal akışını tüketip üzerlerine enerji üreten saçma tesisler konduruyoruz, yetmiyormuş gibi denizleri tüketmeyekalkıp kumla dolduruyoruz içlerini, üzerine daha fazla taş dikmek için! Madenleri oydukça oyuyoruz, tükensin istiyoruz yerin altı da, daha çok altın, daha çok elmas olsun istiyoruz!
Ormanları kesip yollar yapıyoruz, daha çabuk tüketmekiçin daha çok araba geçsin diye...
Bütün bunların sonunda doğal olarak beslenme uzmanı şahsiyet de çıkıp "günde 3 tane elma tüketin, siz tüketin gerisine karışmayın”manasına gelen “bilimsel” açıklamalar yapabiliyor!
Neden bu kadar tüketiyoruz, ihtiyacımız kadarını alıp, aldıklarımızı yerine koysak ya? Suyu yararlı olduğu için içsek, tüketmesek; sebzeleri afiyetle yesek doymak için ama ihtiyacımız olmayan kısmı tükenmeden yerinde dursa, ilişkilerimize özen göstersek, ilk çıkar çatışmasında birbirimizi yok ederek tüketmesek!
Yine “sıfırcı edebiyatçı” gibi oldun diyeceksiniz, “çok takılıyorsun” diyenleriniz bile olacak. İnanın gıcıklığım üzerimde olduğu için değil, bu durum bende hıçkırık yaptığı için söylenme gereği hissediyorum...
Biz ne zaman böyle dönüştük? Peyniri- ekmeği yemeyi bırakıp ne zaman tüketmeye başladık?
8 bardak suyu TÜKETİNCE başımız göğe mi eriyor?
İnsanlarla olan ilişkilerimiz TÜKENE TÜKENE nereye varacak?
Obur bir canavar olan kapitalizm, doğayı, güzelim dünyamızın yerüstü ve yer altı kaynaklarını tükete tükete ilerlerken beynimizin loblarına da saldırıyor! Aman sakın biz biz olalım, bu canavara karşı aklımızı bari koruyalım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder