4 Haziran 2015 Perşembe

Şirincikler oldu mu, gargameli kovdu mu hey hey hey!


Bir varmış bir yokmuş, bazıları mavi, bazıları yeşil, bazıları pembe, bazıları turuncu renkli şipşirin yaratıkların yaşadığı kocaman bir köy varmış. Yıllar önce köylerini kara yürekli emperyal kasabalıların saldırısından kurtarmak için savaşmışlar. Bir dönem kendi yağlarıyla kavrularak mutlu mutlu yaşamışlar da.. Ama bilirsiniz mutlu hayatlar, masallarda ve hikayelerde bile pek uzun sürmez. Ya babaanne görünümlü kurt gelir, ya kıpkırmızı elma ile prensesi kandıran kötü kalpli cadı çıkar, ya da kıskanç üvey anne devreye girer. İşte bizim rengarenk şipşirin köye de Gargamel'giller dadanmış.



İlk zamanlar bizim saf ve temiz yürekli şirinler inanmış bu gargamelgillere. Gargamellerin kırmızı kurdela keserek açılışını yaptığı büyülü çeşmeden akan su, hoş görünmüş bizim saf şirinlere. Zaman içinde gözünü para hırsı bürümüş gargameller, köyün bütün güzelliklerini yavaş yavaş ele geçirmeye başlamışlar. Başlarda hiçbir şeyin farkında olmamış şirinler, çünkü gargamel onlara kıpkırmızı bir elma şekeri dağıtıyormuş her gün. Bizim şirinler ise afiyetle ve ağızlarının suyu akarak yedikleri elma şekerinin aslında onları aptallaştırdığının hiç farkında değilmişler ne yazık ki!



Gargamelgiller ve onlar gibi gözünü para hırsı bürümüş yaratıklar yüzünden köyün eski güzelliğinden, estetiğinden ve yeşilliğinden pek bir eser kalmamış maalesef. Ve bir sabah uyandıklarında kendilerini tanıyamamış şirinler. Eskiden birbirlerine sevgiyle bakan mavi şirinler, yeşil şirinlere öfle ile bakıyormuş artık; pembe şirinler turunculara ağaçlardan kopardıkları kuru dallarla saldırıyorlarmış. Şirin köyü savaş alanına dönüşürken gargamelgiller ise altınlarını mücevherlerini sevip okşamakla meşgulmüşler.



Bu öfke ve kindarlık yıllarca sürüp gitmiş. Ta ki bir ağaç, kendini ve canını ortaya atana kadar! Gargamel, her zamanki oburluğu ile köyün son kalan ağaçlarından birini kesip yerine kendisine kırmızı mantardan yazlık köşk yapmayı düşünürken, ağaç birden konuşmaya başlamış:
Artık yeter, beni ve hiç bir ağacı kesemezsin!”

Gargamel şaşırmış, biraz da korkmuş. Böyle bir tepkiyi beklemiyormuş çünkü. Elma şekeriyle uyuttuğu şirinler hiçbir yaptığına ses çıkarmıyormuş ki yıllardır! “Amaan!” demiş, “Bir tanecik ağacı susturamaz mıyım!” Tam ağaca baltasını uzatıp kesmeye kalktığında ise bir mucize olmuş. Pembe şirinler ağacın önüne kendilerini siper etmişler. Ardından yeşil şirinler onları takip etmiş, ardından maviler ve turuncular; derken kahraman ağacın önünde binlerce rengarenk şirinden bir duvar örülmüş adeta.



Gargamel bağırmış, çağırmış, askerlerine emirler yağdırmaya başlamış. Ama o da ne! Daha öncesinde bir dediğini iki ettirmeyen gargamelin askerleri, birer birer arkalarını dönmeye başlamışlar. Gargamel çıldırmış, “neden, neden, neden!...” diye kendi kendine bağırıp dövünürken derinlerden bir ses gelmiş :

Gargamel bir şeyi atladın, o şirinleri uyutmak için tonlarca alıp depoladığın elma şekerleri var ya, onların son kullanma tarihleri geldi artık! Bilirsin, bu dünyada her şeyin bir son kullanma tarihi vardır; ama sen o kadar zengin ve güçlüydün ki, bu küçücük detayı düşünemedin. Maalesef elma şekerlerin artık şirinleri aptallaştıramayacak. Ve biliyor musun, senin de son kullanma tarihin çok yakın! Çünkü elma şekerlerine yaptığın büyü bozulurken, kendin de hızla yok olmaya başladın. O elini uzatıp kesmeye kalktığın ağaç var ya, kötüleri yok eden hayat ağacıydı! Yok oluyorsun artık Gargamal ha ha ha!”

Gargamel ürkmüş, sağına soluna bakmış, sesin nereden geldiğini anlamaya çalışmış, ama kimseyi görememiş. Bu sefer bir kahkaha sesi daha işitmiş, o davudi ses konuşmuş tekrar:

Benim kim olduğumu merak mı ediyorsun, ben bu köyde yaşayan şirinlerim!”

Nasıl yani, bütün köy tek ses olmuş benimle mi konuşuyor yani, saçmalamayın be!” diye bağırmış gargamel çaresizce. Cümlesini bitirememiş, çünkü oracıkta erimeye başlamış bir elma şekeri gibi. Gargamel eridikçe yere katran karası bir siyahlık yayılıyormuş. O siyahlık yavaş yavaş buharlaşmış ve şirinler köyünde gargamelin izi bile kalmamış sonra...



Aradan uzuuuun yıllar geçmiş, o gün bugündür rengarenk şirinler köylerinde mutlu mutlu yaşıyorlarmış. Hatta bu pazar günü şirinköyde seçim bile varmış biliyor musunuz, şirincikler neşe içinde oylarını verecekler ve mutluluk saçan şarkıları yükselecekmiş ağaç dallarının arasından...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder