12 Temmuz 2012 Perşembe

Son Perde

Gremlinleri bilir misiniz? Charlie ve Çikolata Fabrikası diye bir şey duydunuz mu? Oswald Amcamı, Matilda'yı? Bütün bu güzelliklerin yazarı Roald Dahl... ve ben onunla bu kadar geç tanıştığım için hayıflanıyorum. Artık roman kadar sık öykü okumamamın nedenini yeterince iyisini okumamış olmama bağlıyorum. Saydıklarım Dahl'ın çocuklar için yazdıkları ama yetişkinler için kaleme aldıkları da bir o kadar şöhreti hak ediyor - ki meşhur zaten.

Dahl'ı, Tomris Uyar'ın seçtiği ve çevirdiği Son Perde başlıklı öykü derlemesiyle tanıdım. Kitabın arkasında ne kadar bildiğiniz korku öykülerinden değil dese de emin olabilirsiniz, kitapta hiç korkulacak bir şey yok. Ancak yine arka kapak yazısının haklı olduğu bir nokta var: "Çağdaş toplumun bireye yaşattığı "temel kaygı" duygusunun, zaman zaman alaycı, nükteci bir dille ve sağlam bir kurguyla işliyor yazar." Bu temel kaygı unsurlarını ben şöyle sıralayabilirim: ölüm (ölüm korkusu, ölüme seyirci kalma veya sevinme), aldatma, kandırma, hırs, iki yüzlülük,  geçmişle yüzleşme, değişim. Böyle söyledim diye içiniz kararacak sanmayın. 


Ayrıca kurgular gerçekten saat gibi işliyor ve kitap Tomris Uyar'ın güzel çevirisi vasıtasıyla eğlenceli ve zeki üslubunu İngilizceden Türkçeye bile taşıyabiliyor. Öykülerin en sevdiğim yanı, sonun açıkça yazılmamasına rağmen akıllıca, güçlü ipuçlarıyla okuyucuya sezdirilmesi ve keşfetme hazzının yaşatılması oldu.

Lafı fazla uzatmayıp kitaptaki her öykü hakkında birkaç ufak yoruma geçiyorum. (Bazıları spoiler içerebilir.)

1. Pansiyoncu Kadın
İlk okuduğum öyküydü ve beni, nasıl bu kadar az şey söyleyip hikâyenin sonuyla ilgili bu kadar çok ve detaylı şey düşündürebildiği çok etkiledi. Yazar bazı ipuçlarını o kadar dozunda, o kadar doğal ve yerinde vermiş ki öykünün son satırını okusanız da zihniniz tıkır tıkır işleyip sizi çok enteresan bir sona götürüyor. Ben de yazarın ipuçlarına belki de spoiler olabilecek bir katkıda bulunayım siyanür belli belirsiz bir acıbadem [kurabiyesi] kokusu yayar...

2. Cennete Çıkan Yol
Bu öykü sanki kapak resminin öyküsü. Öyküde detaylıca anlatılan yine de gerçek manasını tam kavrayamadığınız bir sahnenin resmi bu. Öykünün finalinde yazar yine hikayenin nihayetini açıkça yazmamış, birçok parçayı birleştirerek ne olduğunu biz buluyoruz. O parçalardan bir ve en sarsıcısı da işte başta anlatılıp tam olarak kavranamayan sahne. Final de aynı şekilde kapıdaki o sahneyi ve geri kalan kısımda anlatılanları anlamlandırıyor.

3. Son Perde
Bu öyküde de ölüm, yine insanların ölüme karşı takındıkları tutum ve kelimelere dökülmemiş ama ipuçlarıyla  neredeyse apaçık yazılmış bir final var. Murathan Mungan'ın Kadınlığın 21 Hikâyesi adlı kitabında da yer verilmiş olan bu öykü bir kadın kadar ölüm ve sevginin halleri üzerine de bir anlatı. Belki intikam üzerine de... bu konuda emin değilim, okuyanlar fikrini paylaşırsa belki kesin kararımı verebilirim; finalde intikam isteği var mıydı?

4. Bayan Bixby ve Albayın Kürkü
Bu öyküyü de çok beğendim. Herkes farklı şekillerde birbirini o kadar çok kandırıp birbirine sık kazık atıyor ki kimseye üzülemedim. En masumun en kurnaz, en kurnaz olması beklenenin en adil çıktığı, aklımdan yer edecek bir parça. Beğendim!

5. Çeşni
Şarap tadımı üzerinden akan bu öykünün orjinal başlığı "taste" yani tat, lezzet. Neden degüstasyonla da ilgisi olmayan "çeşni" başlığı bu öyküye uygun görülmüş bilmiyorum. Hoş bir öyküydü ama diğerleri kadar çarpıcı gelmedi. Gelişimi fazla tahmin edilebilirdi.

6. Deri
Bana Steinbeck'in İnci adlı novellasını hatırlattı. "Sanatsever" ince hanımların ve kibar beylerin yamyamlıkları da düşündürücüydü. Hırs, iki yüzlülük, fakirlik...
Roald Dahl

Kaynak: newcastke.gov.uk 

7. Dilek
Yazarın çocuklar için kaleme aldığı eserlerin neden bu kadar tutulduğunu açıklar gibi. Bir halının üzerinde yürümek bu kadar heyecanlı olabilir mi? Üstelik küçükken bunu hepimiz yaptığımız halde, buna şaşırılabilir mi?

8. George Porgy
İki yüzlülüğün ve bastırılmışlığın öyküsü. İki yüzlülük her yerde; George Porgy'de, kadınlarda, toplumda...Okurken öyle hissetmesem de bitirince hüzünlü geldi.

 9. Çakırpençe Foxley
Bu hikaye güzel güzel okunuyor ama pek bir yere gitmiyor...derken son paragraf insanda hem bir "ah be!" keşkesi hem de kabulünde zorlandığı bir rahatlama bırakıyor. Geçmişle yüzleşmek, geçmişi hep içimizde taşımak gerçekten de modern insanı kaygılandıran unsurlar. Hele bu öyküdeki kahraman gibi belki de geçmişiniz yüzünden huzuru rutinlerde ve tekrarlarda buluyorsanız, en ufak bir değişim en büyük acılarınızı önünüze serebilir.

10. Dev Otomatik Gramatizör
En sevdiklerimden biri de bu oldu. Bu günden onlarca yıl önce, bir yazarın edebiyatın seri üretime bağlanmasını, yayıncıların dar görüşlülüğünü, basma kalıplığı böyle taşlaması nefis. Öyküde yine hırs, açgözlülük, kandırma ve ikiyüzlülük var. Zevkle okurken hikayenin sonunu tahmin etmeye çalıştım; başaramadım. Oysa okuyucuyu da işin içine çeken çok kolay ama güzel bir sonu varmış.

Kitapla ilgili tek şikayetim sonsuz sayıdaki bariz imlâ hataları (herkez, birşey vb.) ve olanca itinamla okumama rağmen dağılma eğilimine girmiş olan kötü cildi. 


Ayrıca yazar gördüğüm en eğlenceli sitelerden birine sahip: http://www.roalddahl.com/

Not: Bu yaz bu kitabı D&R'lardan 5 tl'ye alabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder