11 Kasım 2013 Pazartesi

Kavim

Ahmet Ümit okumayan var mı?! Şimdi malum reklamdaki gibi bir sessizlik bekliyorum. Kavim'in resimdeki kapağında 31. baskı diyor ama siz ona bakmayın, şu an 32. baskısında ve bundan ayrıca cep boyu da 9 baskı yapmış. Ahmet Ümit gibi en çok satan bir yazarın en çok beğenilen romanlarından. Konusu elbette bir cinayet ve Başkomiser Nevzat.

Bu sefer genç bir adam haç saplı bir bıçakla öldürülüyor, baş ucunda bir İncil var. Ekip katilin bıraktıklarından bir ipucu çıkarmak için Süryani, Nusayri derken... Gizli bir tarikatin işi mi bu? Mafya hesaplaşması mı? Kaçakçılık mı? Ne kadar çok yazarsam polisiyenin yegane unsuru gizemi öldürebilirim o yüzden susuyorum ama şunu söylemeliyim [yarı spoiler] Behzat Ç: Ankara Yanıyor'u izlerken aklıma Kavim geldi [yarı spoiler].

Ahmet Ümit için hep soluksuz okudum veya benzer bir şeyler derler. Gerçekten de akıcı, yormayan, okuyucuyu bağlayan bir anlatımı var. Misal Başkomiser Nevzat'ın kendi kendine düşündüğü/konuştuğu bölümler çok hoşuma gitti. O çelişkileri, kendine kızışları, tam kendisini ikna ederken başladığı noktaya dönüşü çok doğaldı. Diğer yandan dinler, Anadolu kültürleri ve cinayetle ilgili verdiği bilgilerde sanıyorum hiç bilmeyen de anlasın, en dikkatsiz okuyucu da hiçbir şeyi kaçırmasın düşüncesiyle tekrarlara düşmesi ve konuyu uzatması beni biraz sıktı. Birinci tekil kişili anlatımın yukarıda bahsettiğim başkahramanın iç dünyasına açılan samimi bir kapı sağlaması avantajının yanında dezavantajı da vardı. Kurgu gereği Nevzatsız gelişen olaylar yer yer yapay diyaloglarla aktarılıyordu.

Hikayeyi ise genel olarak beğendim. Sıkı bir polisiye okuru değilim o yüzden katili tahmin etmedim, tahmine de çalışmadım. Romanın sonunda aralara serpiştirilen ipuçları birleşti (bunun bir de yapay konuşmalarla özetlenmesi benim için gereksizdi) şok edici değilse de romanın genel seviyesini düşürmeyen bir final oldu. Bazı kısımların ise romanın ana kurgusuna ne kattığını anlayamadım. Örneğin Evgenia'nın Yunanistan'a gidişinin nasıl bir işlevi vardı? Başkomserimin özel hayatı bir kitaptan diğerine dizi gibi takip edebiliyorsak, oradan tutunabilir belki.

Bir arkadaşım Kavim'i okuduğumu öğrenince "Hayatta bir Ahmet Ümit iyidir, fazlasına da gerek yok" mealinde bir şey söyledi. Ahmet Ümit'in hep aynı romanı yazdığı eleştirisini de birkaç kez duymuştum. Ben ilk Ahmet Ümit'imi Sis ve Gece ile yaklaşık sekiz yıl önce okuduğum ve pek bir şey hatırlamadığım için bir şey söyleyemeyeceğim ama geçtiğimiz haftalarda çıkan Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nin kapağındaki yazı dikkatimi çekti. "Aşk yaşamı, cinayet ölümü sıradanlıktan kurtarır." Buradaki ana fikri 2006 yılında basılmış olan Kavim'de de hemen hemen aynı kelimelerle bulmak mümkün. Bunun Ümit'in bir "motto"su olduğunu düşünmek istiyorum. Sanırım tüm bu kuşkularımın cevabını bir Ümit romanı daha okuyarak bulabilirim. Beyoğlu'nun En Güzel Abisi de çok yakın geliyor bana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder