3 Haziran 2014 Salı

Kamu spotu mu, gerilim filmi mi?

Ekranda “bu film, depremzedelerin gerçek hikayelerinden esinlenerek hazırlanmıştır” yazısı belirir. Sonrasında da misafir olan genç kız ile evin sahibi genç kadın arasında geçer bu konuşma:


-Banyoya mı girecektin yavrum?
-Hı hı..
-Havlu vereyim mi?
-Sağol teyze, var havlum.
-Geç, kendi banyon gibi kullan yavrum.

Tam da bu anda, verilen mesajı pekiştirmek için araya duygu müziği girer. Genç kız ezilmiş büzülmüştür, ürkek ürkek çevresine bakmaktadır. Kızın yüzünden anlaşılır ki ev sahibi O'na misafir olduğunu fena hissettirmiştir, berbat durumdadır kız. Küçük Emrah filmlerindeki ürkek kız efektinin aynısıdır ekrandan yansıyan. Ne bir eksik, ne bir fazla..

Derken duygusuz, üstten üstten konuşan- kamu spotu insanı- bir kadın sesi devreye girer. Mesajı okuyan bu ses o kadar negatif, o kadar buyurgandır ve o kadar otoriterdir ki; sanki bir yerlerde işaret parmağını sallayarak sizi köşeye sıkıştırmış hissine kapılırsınız; üzerinize üzerinize gelir, bütün enerjinizi bir vantuz gibi sömürür. Şöyle der:

Depremde evi hasar gören pek çok insan, yakınlarına uzun süre misafir olmak zorunda kaldı. Zorunlu deprem sigortanızı yaptırın; zorunlu misafirlikten kurtulun..”
Dask- Doğal Afet Sigortaları Kurumu

Resim yazısı ekle

Bu ve benzeri kamu spotlarını ne zaman görsem hemen o kanalı değiştiriyorum, televizyonun sesini kısıyorum. Gösterdikeri felaket tabloları bende bilinç uyandırmak bir yana, sadece kaçma-anlatılanları duymama-yok sayma-başkaldırma hissi uyandırıyor.

Tamam deprem sigortası önemli bir şey, iyi de neden insanları yaralayarak, en derin korkularına ve kaygılarına parmak basarak yapıyorsunuz ki bunu? Bizi böyle korkuta korkuta, sindire sindire, gözümüzün içine parmağınızı soka soka , “yapmazsan bak neler olacak görürsün sen!” hışmıyla azarlaya azarlaya nasıl bir toplum haline getirdiniz böyle?

Bilinçlendirmek korkutarak olmaz beyler...

Sen benim gözümün içine parmağını sokacaksın, bana ezik muamelesi yapacaksın, “bak başına böyle şeyler gelir!” diye benim bilinç altıma pis duygu sömürülerini işleyeceksin, insanların yaşadığı duygusal travmaları sigorta parası almak için kullanacaksın, utanmadan bir de buna “gerçek yaşam öyküsü” deyip modelleme yapacaksın, ben de başımı eğip kabulleneceğim öyle mi?

Bu toplum bu muameleyi hak etmiyor!


Eğitimin korkutarak başarıya ulaşmayacağını bilmek için eğitimci olmaya da gerek yok..

Zaten sizin yaptığınız, kusura bakmayın ama işin kolayına kaçmak. Korkutmak için yaz aptal bir senaryo, oynat başarısız oyuncuları, kapkara bir ekrana yaz sloganı, adına da “kamu spotu” de!
Önemli olan, en karamsar konularda bile insanları ürkütmeden, hatta güldürüp eğlendirerek eğitmeyi başarabilmek.

Çok merak ediyorum, bu kamu spotu denen ve çoğu bana göre saçmalıktan ibaret olan diyalogları kimler yazıyor acaba? Yazarken psikologdan, sosyologdan, eğitimciden teorik destek alıyorlar mı?

Hayatımızın bütün alanlarında karşımıza çıkan, adeta bizi kuşatan bu arabesk yaklaşımlardan çok ama çok sıkıldım. Cehaletin bu kadar kol gezmesi bir yana, cahil insanların bağırlara basılıp yüceltilmesi ve bunun adına da “milli irade” denmesi midemi bulandırıyor ayrıca. Dedim ya, bu toplum bunu hak etmiyor.

Modern, eğitilmiş, bilinç düzeyi yükselmiş insanların arasında yaşamak istiyorum. Bu halleriniz bu tavırlarınızla içimi şişiriyorsunuz.

Ya değişin, gelişin biraz; ya da kamunuz da spotunuz da sizin olsun, kamu buysa ben orada yokum!

İçimdeki insan sevgisi gün be gün azalıyorsa, nedeni sizin bu tavırlarınız olabilir mi acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder