22 Kasım 2015 Pazar

Venedik'te Bir Yahudi

Kitabın adını sevdim, arka kapak yazısını sevdim, üstelik kitap fuarında sadece 5 TL'ye satılıyordu, hiç düşünmeden aldım. İyi ki de almışım, çok beğenerek okudum Roberta Rich'den orijinal adı “The Midwife of Venice” olan Venedik'te Bir Yahudi adlı kitabı...

Yahudi'lere ait öyküler, özellikle İkinci Dünya Savaşı temalı olanlar hep ilgimi çekmiştir. Çoğu film hafızamdan silinir ama mesela Hayat Güzeldir ve Piyanist filmini unutamam. Bunun nedenini ben de çözmüş değilim. Bilemiyorum, Yahudilere ait hikayelerin dokunaklı oluşundandır belki, ama muhtemelen o hikayelerdeki estetiğin de etkisi olsa gerek! Nasıl desem, şimdiye kadar okuduğum ve izlediğim Yahudi temalı bütün filmler ve kitaplar çok kaliteliydi, özenli bir anlatımları vardı, karakterler çok ince işlenmişti, bu kitap da öyleydi.

Son dönemlerde malumunuz, herkes birbirini ötekileştiriyor. Şimdi kalkıp birileri bana “İsrail özentisi” falan der mi bilemiyorum, demesinler zaten! Zira sanat, edebiyat başka bir şey; bir hikayenin insanın yüreğine dokunması için okuyanla aynı dilde, aynı dinde, aynı ırkta yazılmış olması gerekmiyor ki! İşte bunu anlayanların sayısı çoğaldığında zaten savaşlar da azalacak...

Konumuza dönersek eğer, Yahudilerle ilgili izlediklerim ve okuduklarım arasında ilk kez bu kadar eskiye gittim. Kitap 1575 yılında, bir başka deyişle on altıncı yüzyılın ortalarında geçiyor. Venedik'te Yahudi Getto'sunda yaşayan ve ebelik yapan Hanna'nın ve O'nun Malta'da esir düşen kocası İsaac'ın hayatına dokunuyoruz kitabı okurken.

Getto, yani bir kentte azınlıkların yerleştiği bölüm; bir anlamda şehrin periferisi, yani kenar mahallesi... Kötü koşullar hakim ve bilinen en eski getto olan Venedik Gettosu dışında yaşayamıyor o dönem Yahudiler... Bu demektir ki, kitabı okurken romantik Venedik gondolları gelmiyor akıllara; aksine pislik içinde, sular yükseldiğinde kayganlaşan sokaklarında yürümenin zorlaştığı, hayatın zor olduğu, fakir bir bölge orası. Elbette şehrin zengin aristokratlarının yaşamı farklı. Onlar altın varaklı bardaklarından içiyor şaraplarını... Yıl 2015, değişen bir şey var mı diye sorası geliyor insanın... Bir yanda saraylar,, altın varaklı bardaklar, öte yanda yoksul kenar mahalleleri...

Venedik'te Bir Yahudi- Roberta Rich

Bir gece kapısı çalınır Hanna'nın. Soylu Hristiyan bir kont, doğum için zorlanan karısına kendisinin yardım etmesini ister. Bu bir risktir, zira bir Hristiyan çocuğunu bir Yahudi ebe doğurtamaz, engizisyon cezası vardır ucunda. Ve eğer bu duyulursa gettoda yaşayan bütün Yahudilerin yaşamı tehlikeye girecektir! Öte yandan, Hanna'nın esir düşen kocası Isaac'i kurtarmak için çok paraya ihtiyacı vardır... İşte böyle başlıyor hikaye...

Doğan bütün bebeklerin birbirine benzemesine rağmen, büyüdüklerinde aralarına giren sosyal sınıf farklarını, din tartışmalarını ve bütün bu suni ayrımların gereksizliğini sorguluyorsunuz hikayeyi okurken. Hele ki para ve unvan için insanların ne kadar vahşileşebileceğini gördüğünüz bölümlerde, kendinizi sanki orada, o gettonun, o pis kokan suları arasında buluyorsunuz ..

En sonunda da diyorsunuz ki, yani ben dedim ki, sevgiden öte bir şey var mı? Yok, tabii ki yok, ve asla yok...

Kitabı gerçekten çok beğendim; anlatım ve çeviri o kadar güzeldi ki, film izliyor gibi canlandırdım sahneleri gözümün önünde.

Bu arada Roberta Rich adlı yazarın ilk kitabı bu. Biraz araştırdım. Yazar, dilimize “Aşk Her şeye Rağmen, Bir Harem Masalı” olarak çevrilen, orijinali “The Harem Midwife” olan ikinci kitabında Hanna ve Isaac'i anlatmaya devam ediyormuş, üstelik kahramanlarımız hayatlarına Konstantinopolis'de devam ediyorlarmış. Buna çok sevindim, en kısa zamanda alıp okumalıyım devam kitabını... Çünkü Hanna ve Isaac'i sevdim ben..

Bir kitap maceramız daha sona erdi, bugünlük de benden bu kadar..
Kitaplı, okumalı-yazmalı bir pazar günü dilerim, sevgiyle...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder