Gezi kitaplarını severim, gezmeyi daha çok severim. Bu yüzden elime bir paket kitap geçince içinden önce Gizem Altın Nance'ın Bir Bilet Al adlı kitabını okumaya başladım. Bu kitap Nance'ın yirmilerinin başında yaptığı 1 aylık Avrupa gezisini anlatıyor. Seyahatini interail ile yapmış. Öyle bir tren bileti düşünün ki bir süreliğine belirli bir bölgede istediğiniz kadar trene binebiliyorsunuz. Böyle olunca da ucuza çok yer görülebiliyor, geziniz bir yol macerasına dönüşüyor. Nance bu yolculuğundan o kadar zevk almış, bunun kendisini o kadar büyütüp geliştirdiğini düşünmüş ki bunu yazayım herkes benim gibi sırt çantasını alıp kendini yollara vursun demiş.
Kitap amacını göz önünde tuttuğunuzda çok, çok başarılı. İnsanı gezmeye teşvik eden, nereden başlayacağını bilemeyenlere ip ucu veren bir tarafı var kitabın. Çok kolay okunuyor. Nance konuşur gibi yazmış, yazdıkları da yayından önce de çok cilalanmamış. Bana tarzı bazen fazla ergan işi gelse de sevdim. Ayakları şiş, yarı aç ama keyfi yerinde genç bir kadının sesini duyuyorsunuz satırlarda. Aralara serpiştirilen fotoğraflar belki Nat Geo etkileyiciliğinde değil ama kanlı canlı, hakiki fotoğraflar. Kitabı zenginleştiriyor. Keşke bir de yazarın yaptığı rotayı harita üzerinde gösteren bir görsel olaymış.
Bu kitabın ilk kısmıydı. İkinci kısım "Rehber" adını taşıyor. İnterail'den konaklamaya, vizeden yanınıza almanız gereken şeylere kadar pek çok konuda bildiklerini ve tecrübelerini aktarıyor. Bence bu bölüme rehber demek iddialı olur. Bu kısım daha çok "Sık Sorulan Sorular" bölümü gibi. İlk anda merakınızı giderecek ve işe nereden başlamanız gerektiğini gösterecek bir başlangıç burası.
Başta bu kitaba bir gezi kitabı dedim ama anı kitabı desem daha iyi. Çünkü yazar gidip gördüğü yerlerden çok başından geçenleri, duygularını, düşüncelerini aktarıyor. Gezdiği şehirlerle ilgili bilgi çok sınırlı. Anlatım son derece öznel, sistemli de değil. Aynen yazıldığı gibi bir günlük kadar sistemli ancak.
Yeni fotoğraf makinamla hiç anlaşamıyoruz. |
Ben kitapta bahsedilen şehirlerin (Paris, Nice, Sevilla, Barselona, Madrid, San Sebastian, Roma, Floransa, Milano, Venedik...) hemen hepsine gittim. Kimine yazarın yaptığı gibi bir sırt çantasıyla, az parayla, elimde sandviç, hostellerde kalarak, her yere yürüyerek... Kimine cebimde bol parayla, lüks restoranlarda yemek yiyerek, hatta kilo alarak, müzeleri boş verip mağazaları dolaşarak... Yazarın bazı yorumlarına katılıyorum bazılarına katılmıyorum. Mesela bence Venedik'in huzurla ilgisi yok. Çok ilginç, manzara olarak çok güzel ama sırf turistler için yaşayan, turistlerle dolu, hatta tıklım tıkış bir yer.
Diğer bir konu da bence az parayla gezmek romantize edilecek bir şey değil. Azim takdir edilebilir, zorluklarına değer denebilir, bu açıdan övülebilir ama param varsa da otelde kalırım arkadaşım. Sırf başka turistlerle kaynaşacağım diye 10 kişinin yattığı yere 11. olmam. Belki o yatakhanelerden hevesimi aldığım içindir, belki de yabancılara doyduğum içindir. Yemekleri ekmek arası geçiştirerek bir gün fazla kalabilirsiniz ama bir gün az kalıp ödüllü bir bistroda dört başı mağmur yöresel yemeğe parayı bayılırsanız o ülkeyle ve kültürüyle ilgili de çok şey öğrenebilirsiniz. Evet her güzel şey parayla değil ama üzücü olsa da bazı güzel şeyler ancak parayla.
Neyse artık ne istediğiniz size kalmış, kesin olan şey gezmek güzel şey. Yola çıkmadan şunlara da göz atabilirsiniz:
Shakespeare and Company
Not: Bu kitap Esen Kitap tarafından gönderildi. Yorumlarımın objektif olmasına özen gösterdim. Hem gönderi hem de anlayışları için teşekkür ederim.
Not: Bu kitap Esen Kitap tarafından gönderildi. Yorumlarımın objektif olmasına özen gösterdim. Hem gönderi hem de anlayışları için teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder