Bugüne kadar yaşadıklarından ne öğrendin diye sorsalar, edeceğim birkaç cümleden biri de şu olur:
“Bazen çok üzüldüğümüz dönemler olur, sonra aradan biraz zaman geçer,
bir de bakarız ki o üzüldüğümüz şey sayesinde yeni bir kapı açılmış önümüzde”
Şimdi bu cümlenin üzerine bazılarınızın yorumlarını duyar gibiyim. Mesela birileri “bu ne şimdi, gereksiz pozitif yaklaşım” diyor, bazılarınız beni aşırı “kaderci” olmakla itham ediyor, hatta içinizden bazıları duyarsız ve oportunist olduğumu düşünüyor. Müsaade edin bir iki örnek vereyim:
bırak da biraz yağmur yağsın... |
Mesela bir işten ayrıldığınız için çok üzülüp kahrettiğiniz, sonrasında ise daha güzel bir işe girdiğiniz olmadı mı? O üzüldüğünüz işten ayrılmasaydınız ikinci fırsatınız olmayacaktı!
Mesela sevgilinizden ayrıldığınız için kahrettiğiniz dönemin sonucunda hayatınızın aşkını bulmadınız mı veya bulanların hikayesini dinlemediniz mi? O adam veya kadın sizi terk etmeseydi ikinci şansınız gerçekten olmayacaktı...
Örnekleri çoğaltabilirim. Üniversite sınavında bir soru daha az yaparak girdiğiniz fakülte yerine bir üst tercihinize gitseydiniz neler olacağını bir hayal edin... Belki daha zengin olacaktınız, ama belki de o zenginlik size stres ve hastalık getirecekti. Belki şimdi olduğunuz kadar mutlu olamayacaktınız...
Ya da ne bileyim, “bundan daha kötü ne olabilir ki?” diye hayıfandığınız dönemleri ve o dönemlerin sonralarını düşünün. Yani benim hayat dersimi kendi yaşanmışlıklarınızla örtüştürmeye çalışın...
Demem o ki, dünyanın ve dolayısıyla yaşadığımız hayatların kendi içinde müthiş dengeleri var. Yani kötü şeylerin olmasının da bir anlamı var. Yeter ki görmeyi bilelim...
Yani diyorum ki bazen bir şeyi oldurmak için çok zorlamak gereksizdir.
Yani “su akar yatağını bulur” elbet.
Ve demiş ya şair Ergin Gürçe,
“... Dönersen ıslık çalarsın
Yol uzun, su karanlık
Otur bir çardak altına
Bırak biraz yağmur yağsın...”
Bırakalım biraz da yağmur yağsın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder