Kurt Seyt & Shura'yı okumadan direkt Kurt Seyt & Murka'ya geçtim. Gerçi biraz diziyi izlediğim için yabancılık çekmedim karakterlere karşı ama, siz benim gibi yapmayın. Önce Kurt Seyt & Shura'yı okuyun derim. Diziden gördüğüm kadarıyla çok güzel bir hikaye var orada da, mutlaka okuyup paylaşacağım sizinle..
Nermin Bezmen kitabı okumamıştım daha önce, keşke okusaymışım. Zira çok kıvrak bir dili var, hikaye de sağlam olunca tam da “elden bırakılmayacak kitaplar” kategorisinde bir yapıt çıkmış ortaya.. “Edebi değeri var mıdır?"; daha doğrusu “bir kitabın edebi değeri nedir?” sorusunun yanıtını vermek bana düşmez. Bu sorunun yanıtını edebiyat tarihçileri elbet bir şekilde vereceklerdir zaman içinde. Bana sadece bu güzel hikayeyi, akıcı bir dille kurgulayıp bize sunan yazarın emeğine saygı duymak düşer.
Hikaye güzel, aynı yaşamın kendisi gibi.
Kurt Seyt& Murka |
Kurt Seyt, Kırım Aluş'tadan Rus Devrimi sırasında aşık olduğu kadın
Shura ile İstanbul'a gelmiştir. Bunu zaten diziyi izleyenleriniz veya ilk kitabı okuyanlarınız biliyor. Öyle böyle değil, derin bir aşktır onlarınki.. Sonrasında ne olduysa olmuş, ilk kitabı okuyarak öğrenebileceğimiz nedenler yüzünden Shura ile Seyt ayrılmışlardır. Kurt Seyt & Murka kitabı tam da burada başlıyor işte.. Kendisinden çok küçük olan Mürvet ile evlendiğine tanık oluyoruz Seyt'in, ama nasıl tanıştılar, nasıl evlendiler çok detaylandırılmamış bu kitapta, öncesini okumak lazım.
Muhtemelen sevilen isimlere Rusça kurallarına göre bir kısaltma yapmış olacak ki “Murka” diyor Seyt O'na, hatta “Benim küçük Murka'm!” diye hitap ediyor. Shura ile olan aşkının şiddetine tanık olduğum için zorlanıyorum Murka'yı kabullenmekte ne yalan söyleyeyim. Hatta kitabın başından sonuna kadar Murka'ya karşı ön yargılı olduğumu bile itiraf edebilirim. Sevemedim ben Murka karakterini, aslında bence Seyt de pek sevemedi. Sevdi sevmesine de hep eksik kalan bir şeyler oldu yüreğinin kıyısında köşesinde, ne bileyim bana kitaptan geçen duygu buydu. Ya da dediğim gibi Mürvet'e karşı ön yargılı yaklaştım. Oysa O'nun ne suçu vardı ki, suçlu olan hiç kimse yoktu aslında ortada. Onların hikayesi de böyle yazılmış, elden ne gelir.! Düşünsenize dünyada 7.2 milyar kişi yaşıyor ve 7.2 milyar tane yaşam öyküsü var! Kimilerinin hikayesi hiç bilinmiyor, kimilerinin hikayesi ise yeniden yazılıp çizildiği için yüreklere dokunuyor.. Kurt Seyt de öyle, bu anlamda çok da şanslı hatta..
Murka tipik bir ev kadını.. Kocası 9-6 düzgün bir işte çalışsın, akşamları gelsin dizinin dibinde otursun, çocukları ile vakit geçirsin, tasarruf yapsın, ille de kendine ait bir evi olsun, ailesi ile yakın otursun, ailesi ve eşi arasında dengeli ilişkileri olsun, mümkünse oturduğu evden hiç uzaklaşmasın, maceraya atılmak da ne demek, ömrünün sonuna kadar oturduğu yerde kök salsın, torunları bile aynı yerde büyüsün istiyor. Kurt Seyt'in Pera'da restoran çalıştırdığı en zengin dönemlerinde O'nun bütün ısrarlarına rağmen giyinip süslenip restoranda kocası ile vakit geçirmekten hoşlanmıyor mesela.. Kurt Seyt ise tam zıt bir karakter.. Güzel giyinsin, şık muhitlerde otursun, şık restoranlarda kolunda şık bir kadınla eğlensin, kazandığı paranın tamamını yesin, gününü gün etsin, kirada ama en lüks evlerde otursun istiyor. Yerleşik hayat hiç de O'na göre değil. Belki gençliği savaşlarda geçtiği için, belki de topraklarını korumak uğruna bütün sevdiklerini kaybettiği için böyle bir savunma duvarı örmüş bilinçaltı kendisine.. Dedim ya kimse suçlu değil, bu sadece onların kendi hikayeleri, böyle yazılmış..
İnişli çıkışlı bir hayat onlarınki. Bir dönem çok zengin oluyorlar, Pera'nın en pahalı apartmanlarında oturuyorlar, kapıda özel şoför onları bekliyor canları belki gezmeye gitmek ister diye! Yazları yazlık gazinolarda vakit geçiriyorlar. Hatta bir dönem Florya'da yazlık gazino işletirken Mustafa Kemal Atatürk'ü bile ağırlıyorlar.. Ama öyle dönemler geliyor ki, ceplerinde hiç para kalmıyor. Seyt madende de çalışıyor, kibrit fabrikasında da.. Seyt çalışmaktan hiç gocunmuyor, ama zaman geçtikçe içindeki yaşam enerjisinin solmasına tanık oluyoruz, en sonunda ölüyor her insan gibi Seyt de.. Nasıl öldüğünü ben anlatmayayım, kitap çok güzel anlatıyor zaten..
Benim kitapta gördüğüm şeyse Seyt her ne kadar zaman zaman Murka'yı çok sevdiğini dile getirse de bence Shura'yı hiç unutamamış. O aşka nasıl kıymışlar, nasıl olmuş da Mürvet ile evlenmiş dedim ya bunu ilk kitabı okuyunca öğreneceğim.
Zıt karakterler bir araya gelince, zıt hayaller de çarpışıyor. Zor bir hayat olmuş onlarınki .. Hem Seyt, hem de Murka kendi bakış açılarına göre gerçekten de çok fedakarlık yapmışlar çekirdek ailelerini bir arada tutmak için. Seyt ailesinden uzakta, aşık olduğu kadını terk ettiği bir ortamda, karısının kendisinden tamamen farklı olan bakış açısıyla kurgulamaya çalıştığı hayatın içinde zaman zaman isyan edip aylarca evine gitmemiş mesela. Öte yandan Murka, sürekli içen, süslü kadınlar ile sürekli görüşüp kendisine kıskançlık krizleri yaşatan, bir işte dikiş tutturamayıp sürekli iş değiştiren, daha doğrusu iş batıran, kendi ailesini bir türlü benimseyemeyen, kafasının bir köşesinde Amerika'ya gitme hayali olan bir adama katlanmış, O'nu çok sevmiş hem de..
Dedim ya hikaye çok güzel, bakmayın ben özet geçiyorum, mesele Nermin Bezmen'in kaleminden bu güzel hikayenin keyfine varmakta.. Kitabın arkasında belgesel tadındaki gerçek resimlere baktıkça “böyle de bir insan gelmiş geçmiş bu dünyadan” deyip benim gibi gözlerinizde iki damla yaş ile kitabın kapağını kapatabilirsiniz belki de.. Yine altını çiziyorum, edebi açıdan nasıl bir kitaptır yorum yapamam, ama kıvrak bir anlatıcıdan müthiş bir hikaye okumak istiyorsanız kitabı şiddetle tavsiye ederim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder