Herkes bayram iznini değerlendirmek için tatil beldelerine doğru yol almışken ben eve dönüyordum. Şahane oldu böylesi, zira tatilden döner dönmez işe başlamak kadar zor bir şey yoktur bilirsiniz.
“Yediğin içtiğin senin olsun, anlat bakalım” diyenleriniz var biliyorum; kısa kısa aktarmak istiyorum bu nedenle tatilin bende bıraktıklarını.
tatilin romantik agaci |
Erken rezervasyon hikaye, yaşasın son dakika indirimleri..
Kasım sonundan itibaren erken rezervasyon duyurularını takip ettim. Güya aralık başı gibi %60-70'lere varan indirimler olacak, sonrasında ise tatile yaklaştıkça o oranlar düşecekti, öyle söylüyorlardı ya.. Hikayeydi bence bütün o reklamlar; erken rezervasyon bu yıl sadece kocaman bir kandırmacaydı.. %60 indirim olan oteller elbette vardı, ama mayıs ayında! İyi de mayıs ayında buz gibi havada tatil yapmak için erken rezervasyona ne gerek var ki, zaten bütün oteller o aylarda çok ucuz.. Önümüzdeki sene için yine takipte olacağım, bakalım yabancı turistlere sağlanan erken rezervasyon indirimi bizim için de geçerli olacak mı?
havuzda jakuzi bir başka keyif.. |
(Dikkatim nasıl da dağıldı, saat sabahın 10'u ve davul zurna ile “Ankara'nın Bağları”nı çalarak para topluyorlar sokakta.. Ankara'nın bağlarına mı yanayım, zurnanın tek perdeden çıkan tiz sesinin kulakları tırmalamasına mı? Üstelik biraz önce başka davulcu geçmemiş miydi, şimdi de “Bas bas paraları Leyla'ya” ya başladı günümüze uyarlı bayram davulcusu.. Ne acayip bir toplumuz, seviyorum bu hallerimizi yine de, para atayım bari âdet yerini bulsun..)
Davulcuya takılırsam hiçbir şey yazamam, devam ediyorum; erken rezervasyon hikaye, yaşasın son dakika indirimleri diyordum ya, bence en doğrusu da bu.. İzin günüm belli değildi, tatilden iki hafta önce yaptım rezervasyonumu.. Bayramdaki fiyatlardan çok daha ucuza kapattım tatil olayını netekim..
Tatilde hayattan koptum..
Son yıllarda böyle yapıyorum; bu sene hele tam koptum hayattan. Elimde 513 sayfalık “Kurt Seyit ve Shura” kitabım- ki en kısa zamanda anlatacağım bu güzel kitabı- 7 gün boyunca hiç televizyon açmadım, hatta üzülüp sinirleneceğim bir haber görürüm diye sosyal medyaya bile bakmadım, iyi ki de öyle yapmışım.. Çünkü tatil, zaten kafayı boşaltıp insanın normal rutininin dışına çıkması değil midir? Medya bombardımanı altında bütün yıl ambale oluyoruz, bari bir hafta zihin detoksu yapalım, haksız mıyım?tatil kitapsız olmaz! |
İmkanı olanlar için herşey dahil sistemler bunun için biçilmiş kaftan.. Giriyorsunuz bambaşka bir dünyaya, ne şehrin gürültüsü, ne satıcıların “buyrun buyrun buyrun” sesleri.. Tatile başlarken cüzdanı kasaya kilitliyorsunuz; “bütçeyi aştım mı acaba, bu da çok pahalıymış yemesem mi, içmesem mi!” gibi dertlerle beyninizi de yormuyorsunuz. Zaten baştan ödemişsiniz paranızı, içiniz rahat oluyor. (Bu arada sigarayı bırakarak biriktireceğiniz parayla kendinize şahane bir tatil ısmarlayabilirsiniz, benden hatırlatması.)
Elbette bütçeye de bağlı olarak iyi bir otel seçmek lazım.. Zira her şey dahil otel diye gidip zeytin peynir domatese talim etmek zorunda da kalabilirsiniz. Ben otelpuan.com, zoover.com gibi sitelerden otelle ilgili yorumları okuyarak yaptım seçimimi, çok da memnun kaldım açıkçası..
Tercih meselesi tabii ki, bazıları tatilde yeni yerler keşfetmeyi sever, bazıları her şey dahil otele kapanıp kalmaktan hoşlanmaz. Benim seçimim aslında biraz tembellikten yanaydı; yemek elimin altında, içmek elimin altında, eğlence ayağımın dibinde, deniz şurada, havuz burada hesabı.. Gittiğim otelin çok geniş de bir bahçesi vardı, ne yalan söyleyeyim hiç sıkılmadım.. Bir kere müthiş akıcı bir tatil kitabım vardı. Okumadığım zamanlarda ise çevreyi izlemek, güneşlenmek, yemek, içmek, havuza girmekle meşguldüm.. Daha ne olsundu ki zaten, bir tatilden daha ne bekler ki insan..
Tatilden insan manzaraları..
Sizi bilmem ama ben ne zaman bir tatile gitsem mutlaka bir kaç insan hikayesi olur dönüşte cebimde.. Geçen sene buradan okuyabileceğiniz Francesca vardı mesela, İngilizler ile ilgili anılarım olmuştu. Bu sene ise başrolde Kazaklar, Ruslar ve bir iki tane de Türk hikayesi ile döndüm..
Yalnız anneler
Cesur Rus bebek.. |
Gittiğim otelde yalnız anneler çoğunluktaydı. Özellikle Ruslar içinde, yirmili yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim çok genç anneler vardı çocukları ile birlikte.. Çocuklar tek başlarına havuzda iken onlar genelde güneşleniyorlardı, rahatlardı yani.. Doğrusunu söylemek gerekirse gerçekten de hayran olunası bir genetik yapıları var. Çocuk da doğursalar yine de çok güzeller, doğruya doğru şimdi..
Tatil kahramanım Jack
Kahramanım Jack. |
Bu seneki tatil kahramanım ise her ne kadar kendisi ile tanışıp konuşma fırsatı bulamasam da havuzun gözdesi Jack'ti.. Yanında ebeveyn olarak sarışın bir İngiliz kadın vardı. O bütün gün güneşlenirken Jack de havuzun sevgilisi olmuştu. Çikolata rengindeki teni, kıvır kıvır saçları, atletik yapısı ve her şeyden önemlisi kocaman gülümsemesi ve cana yakın davranışlarıyla Jack tatilin kahramanı olmayı bence fazlasıyla hak etmişti.
Kazak kızı
İsimsiz Kazak kizi |
İşte bu da adını bilmediğim sevimli Kazak kızı.. Yanında oldukça yaşlı bir çift vardı. Bilemiyorum ya Kazaklar çok geç yaşlarda çocuk sahibi oluyorlar, ya da büyükanneler ve büyükbabalar torunlarını tatile getirmişler. Birkaç yaşlı çift ve küçük çocuk dikkatimi özellikle çekti.
Tatilin en mutsuz kadını
Tatilin en mutsuz insanı ise maalesef bir Türk kadındı. Boylu poslu endamlı hoş bir kadındı kendisi. Neredeyse 2 metre boyunda, yapılı, söylemese üniversiteli diyebileceğim ama sadece 16 yaşında olduğunu öğrendiğim oğluyla birlikte gelmişlerdi. Oğlan babası ile beraber yaşıyormuş, kadın yalnızmış.. Benimle tanışır tanışmaz anlatmaya başladı.. Mutsuzdu.. Tatilden hiç keyif almıyordu. Çünkü oğlu bütün gün odada tv izlemek istiyordu, havuza girmiyordu, denize girmiyordu, birlikte vakit geçiremiyorlardı. Özel okulda okuyup 2 dil bilmesine rağmen kimseyle sosyalleşemiyordu da.. Kadıncağız gitmelerine 2 gün kala oğlunu birkaç Türk genciyle tanıştırdı da rahatladı. Bu sefer de oğlan “tatili uzatalım” diye tutturdu. Kadın mutsuzdu, havuza ayağının kenarında azıcık kumla giren bir çocuğu güvenliğe şikayet edecek kadar, neden otelde çok Kazak var diye yakınacak kadar, yüzünde çıkan küçük bir sivilceyi büyük bir sorun edecek kadar mutsuzdu hem de.. İnsanın kafası rahat olmayınca en lüks tatili de yapsa fark etmiyordunun güzel bir örneğiydi kadın. Yalnızdı ve yapayalnız hayatına geri döndü tatil bitiminde de.. Yani mesele tatile gitmek değil gerçekten de..
Tatilin en arabesk ve en ateşli adamı
Fireman Tahir diye tanıttılar kendisini, son gece bahçede yaptıkları “garden party” de.. Tahir sanki derdinden içiyormuş gibi çekiyordu şişedeki ispirtoya benzeyen renkli sıvıyı ve ateş püskürüyordu sonrasında.. Şişenin dibini görene dek devam etti bu çok tehlikeli gösterisine.. İnsanlar alkışladılar, bense sadece bitsin istedim bu gösteri bir an önce.. Fireman Tahir'in duygularını çok merak ediyordum aslında. Acaba kendisini bir kahraman olarak mı hissediyordu, insanın ağzından göğe doğru ateş fışkırması nasıl bir iz bırakıyordu acaba ruhunda? Fireman Tahir'in ne hissettiğini, neden böyle bir iş yaptığını maalesef öğrenemedim.
Bu şahane sanat eserlerini ortaya çıkardıkları için kendilerine “karpuz oyma sanatçısı” diyebileceğim insanlar kimdir? Kopya mı çekerler, yoksa kendi içlerinden geldiği gibi mi oyarlar karpuzları? Bu işi nasıl öğrenmişlerdir? Acaba karpuzlara böylesi güzel anlamlar yükleyen parmaklar diğer zamanlarda patates kabuğu mu soymaktadır? Ellerine fırça ve boya alsalar aynı başarıyı gösterirler mi? Sahi kimdir karpuzları bunca emek vererek bu kadar güzel hale getiren naif insanlar? Kimse onlar, ellerine emeklerine sağlık diyorum..
Anlatacak çok şey var aslında, devamını da sonraki zamanlara bırakalım ne dersiniz.. Umarım sıkmadım sizi bunca şey anlatarak, biraz uzun oldu sanki yazı ☺
Herkesin yazacağı veya anlatacağı, bir sürü bir sürü bir sürü tatil anısı olsun diliyorum; bu arada iyi bayramlar efendim.. Küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinden..
Sevgiyle ve huzurla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder