Dün Facebook'da gördüm bir resim:
“Validebağ Korusu betona gömülüyor” yazıyordu. Hababam Sınıfı'nın çekildiği meşhur koruya beton dökmüşler..
“Amma da abartıyor bu provokatörler de” dedim kendi kendime. Çamurlu tozlu topraklı pislik yerine mis gibi beton dökülmüş işte fena mı! Bir iki ağaç kesildi diye bu yaygara da ne şimdi böyle. Arabalarına otopark yeri yapılıyor yine de yaranılamıyor bu insanlara! Tutturmuşlar yeşil de yeşil, ağaç da ağaç diye. Halbuki medeniyet denilen şey yapılaşmadır, meydana getirilen eser(!)lerdir. Ne kadar devasa eser yaparsak o kadar şanımız yürür! Halk denilen cahil tabaka anlamıyor tabii ki. Hâlâeski kafadalar, hâlâüç beş ağacın peşindeler! Neyse şehrin silueti değişmeye başladı Allah'tan. Gökdelenleri gördükçe o ağaç sevdalısı cahiller de anlayacak elbette ortaya çıkan eserlerin değerini. Vizyon meselesi işte bu, kiminde var, kiminde yok afedersiniz...
Ağaç dediğin nedir ki? Ağaç isteyen köye yerleşsin zaten. Büyük şehirde hiç ağaç mı olurmuş! Büyük şehir demek iş hayatı demek, iş hayatı demek para demek. Para konuşulan bir yerde ciddiyet olmalı, mücadele olmalı, savaş olmalı. Yeşil meşil söylemleri ile romantik nostaljik takılmalar büyük şehrin iş hayatına külliyen ters! Dediğim gibi gidersin köye, alırsın bir iki inek, otlatırsın çayırda çimende, yeşile de doyarsın. Şimdi binalara yatırım yapmak varken, ne gerek var ki şehrin ortasına park yapmaya! İşte bunları isteyenler hep dış mihraklar, yükselen gökdelenlerimizi kıskanan, bizi yok etmeye çalışan düşmanlar bunlar...
“Doğa katledildiği için iklim değişiyor!” yaygarası koparıyorlar bir de. Neymiş efendim doğanın intikamı ağır olurmuş! Deli saçması sözler işte.. Doğa canlı mı ki intikam alsın? İntikam denen şey, soğuk yenen bir yemektir ve o yemeği yemeği de en iyi biz biliriz!
Doğa dediğin senin kölendir; ister ağacını kesersin, ister suyunu kurutursun, istersen dağlarını delip madenlerini işletirsin. Ne karışır ki o bütün bunlara, sanki canı var, sanki ağzı dili var. Bu entel dantelleri anlamak mümkün değil zaten. “İhtiyacımızdan fazlasını tüketmeyelim” diyorlar, cahiller işte.. Kardeşim sen tüketmezsen, o tüketmezse, ben tüketmezsem bu ürettiklerimizi kim satın alacak? Kimse satın almazsa ticaret nasıl dönecek, ticaret olmazsa paranın değeri nasıl olacak, paranın değeri kalmazsa savaşlar nasıl sürecek, savaşlar sürmezse sistem nasıl devam edecek? Sistem göçerse nasıl yaşarız ki hiç düşünmüyor işte bu saçı uzun aklı kısa enteller.
Yeşil de yeşil diye tutturmuşlar. Aslında alacaksın yeşil boya, bütün kenti bir gecede yeşile boyayacaksın, bakalım ne yapacaklar o zaman!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder